Son iki aydır basında, medyada, TV’lerde gündemin birinci maddesi: Amerikan destekli İsrail çetelerinin İslam devletleri üzerindeki ve düşledikleri Orta Doğu haritasındaki planlamalarına varmak için uydurma tezgahlarla ve iddialarla acımasızca, canice ve insanlık dışı katliamlarını izliyoruz.
Amerika bu senaryoyu uygularken öncelikle Ortadoğu'daki baş tetikçisi İsrail'i ve şu anki baş çete organizatörü Netanyahu'yu kullanıyor ve katliama, soykırıma uğrayan Filistin'e karşıda etrafındaki güya İslam devleti olan Arap devletlerinin başındaki Amerikan kuklası yöneticileri ve liderlerini de yemleyerek, dizginleyerek ya da korkutup susturarak dünyanın gözü önünde acımasızca İslam halklarını yok edip sonucunda da şu an Filistin'e ait çok değerli toprakları İsrail'e katarak Filistin çok küçük bir bölgede pusturulacak, İsrail ise acımasız, daha da güçlenmiş, şımarmış bir pozisyona oturtulacaktır. Tıpkı son 100 yıldır yaptıkları gibi.
Bugün itibariyle uzun yıllardır kutsal İslam toprağı olan Mekke, Medine ve Kabe'mizin de içerisinde yer aldığı Suudi Arabistan bile Amerikan kuklaları tarafından yönetiliyor. Buraya kadar gördüğüm, ibretle ve üzülerek izlediğim manzarayı özetlemeye çalıştım. Bundan sonrasında da derim ki, 'Artık zaman çoktan geldi ve geçti, İslam ülkeleri ve ezilen bütün halklar emperyalist, işgalci, sömürücü, kapitalist, faşizan, komünist devletlere karşı birleşip tek yürek olmalılar.' Burada asil komutan Atatürk'ün sözü tam anlamını buluyor: 'Söz konusu vatan, gerisi teferruattır.'
Saygılarımla.