"Çocuk kitaplarına ilgi artıyor"
Programın açılışında, çocuk edebiyatının Türkiye’deki gelişimine dair kapsamlı bir değerlendirme yapan Prof. Dr. Abdullah Harmancı, son yıllarda bu alanda yaşanan dikkate değer büyümeye dikkat çekti. Türkiye’de iki binden fazla çocuk yayınevinin kurulmuş olmasını ailelerin çocuklarına kitap okuma konusundaki artan ilgisiyle ilişkilendiren Harmancı, şu sözlerle durumu özetledi: “Son yıllarda Türkiye’de iki binden fazla çocuk yayınevi kuruldu. Bunun en önemli sebebi, ailelerde çocuklarına kitap okutma eğiliminin yükselmesi. Fakat çocuk 8. sınıfa geldiğinde, çocuğun ve ailenin yaşamış olduğu sınav kaygısından dolayı bu eğilimin buharlaştığını görmekteyiz. Geçen hafta İran’da bir etkinliğe katılmıştım ve orada çocuk edebiyatı lisansı almış ve tescil ettirmiş 200 yayınevi olduğunu söylediler. Bütün parametrelerde Türkiye çok üstün diyebiliriz. Türkiye’de çocuk yayıncılığına çok ilgi var.” dedi.
Nitelikli Çocuk Kitapları Nasıl Seçilmeli?
Katılımcıların nitelikli çocuk kitabı seçimiyle ilgili sorularını yanıtlayan Harmancı, yayınevlerinin artışıyla birlikte nitelik sorununun da gündeme geldiğini söyledi. Nitelikli kitap seçiminin nasıl yapılacağına dair soruya şu şekilde cevap verdi: “Çocuk kavramını ele alırsak, çocuk; bebeklik ile ergenlik arasında yer alan on yıllık bir süreci kapsar. Çocuk kimdir sorusunu irdelememiz gerekir. Onun yetişkinlerden ayrılan doğasını nasıl anlamalıyız? Çünkü her çocuğun ayrı bir doğası ve yaşama bakışı vardır. Sezai Karakoç çocuğu anlamak için şöyle bir dize yazmıştır: ‘Bir insanı al, onu çöz çöz, çocuk olsun.’ Edip Cansever ise, ‘Çocukluk gökyüzü gibidir, nereye gidersen gelir.’ der.” diye konuştu.
“Mutluluğun birçok şeyle ilişkisi kurulmuştur, ancak en güçlü ilişki, bizim çocukluğumuzu hatırlatan motiflerin yetişkin hayatımızda aniden karşımıza çıkmasıyla tanımlanmıştır.” diyen Harmancı, “Çocuk yayınevlerinin ve çocuk kitaplarının artışı, nitelik sorununu da ortaya çıkarıyor. Bu konuyla ilgili çeşitli çalışmalar ve anketler yapılmıştır. Tarih boyunca Batı’da ve bizde, çocuğun kim olduğu ya da ne olduğu sorulmuştur. Açıkçası çocuk çok geç fark edilmiştir. Çocuk genellikle minyatür bir yetişkin olarak görülmüş, kendine özgü bir doğasının olduğu fark edilmemiştir. Bu durum fark edildikten sonra çocuk edebiyatı daha yoğun bir şekilde ortaya çıkmıştır. Çocuğun genellikle yetişkinlere göre şekillenen bir hamur olduğu düşünülmüştür.” şeklinde konuştu.
"Çocuğun dünyasını anlamak için kendimizi çözmemiz ve yetişkinlik bagajından kurtulmamız gerekir."
“Çocukluk dönemimiz, yani on yıllık süreç, o kadar ilginç bir süreç ki biz aslında her şeyi o on yıllık süreçte yaşıyoruz. Bundan sonraki hayat, aslında onun yankılanmasıdır.” Diyerek konuşmasını sürdüren Abdullah Harmancı, “Çocuk, bulunduğu ortamlarda kendi yarattığı nesnel olmayan fantastik dünyanın içerisinde yaşar. Biz ise gerçeklik içerisinde yaşarız ve çocuğun dünyasını anlayamayız. Onun dünyasını anlamak için kendimizi çözmemiz ve yetişkinlik bagajından kurtulmamız gerekir.” ifadelerini kullandı.
Çocuk edebiyatı hakkında da bilgiler veren Yazar ve Hikâyeci Prof. Dr. Abdullah Harmancı, “Bir eserin çocuk edebiyatında yer edinebilmesi için çocuk gerçekliğini yansıtması gerekir. Fazıl Hüsnü Dağlarca bu konuyu şöyle anlatır: ‘Çocuğun baktığı yerden bakmak ve onun gördüğünü görmek.’ Bugün yayıncılık dünyasında çocuk şiirleri neredeyse bitti diyebiliriz. Çocuk yayıncılar artık ‘çocuk şiiri yayınlamayız’ ilkesini benimsediler. Neden? Çünkü ticari değil. Çocuk edebiyatındaki en ünlü isim kim diye soracak olsak, karşımıza tartışmasız olarak Fazıl Hüsnü Dağlarca çıkmaktadır. Bunun sebebi, çocukları anlatması değil, çocuk doğasını şiirlerde yakalamasıdır.” dedi.
Program sonunda İl Millî Eğitim Müdürü Mehmet Çalışkan, katkılarından dolayı Yazar ve Hikâyeci Prof. Dr. Abdullah Harmancı’ya teşekkür ederek, kendisine günün anısına bir hediye takdim etti.