“Liyakat Esas Alınmalı, Atamalar İptal Edilmeli!”
Karaman’da Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) tarafından yapılan basın açıklamasında, Millî Eğitim Bakanlığı’na (MEB) bağlı proje okullarına yapılan öğretmen atamalarına sert eleştiriler yöneltildi. TOBB Fen Lisesi başta olmak üzere Karaman’daki birçok proje okulunda görev yapan toplam 29 öğretmenin yeniden atamasının yapılmadığı ve norm fazlası durumuna düştüğü ifade edildi.
Eğitim Sen Karaman Şubesi tarafından yapılan açıklamada, " Millî Eğitim Bakanlığına (MEB) Bağlı Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atama ve Yönetici Görevlendirme sonuçları açıklanmıştır. İlimizde proje okullarında görev yapan, TOBB Fen Lisesinde 10, toplam 29 öğretmen arkadaşımızın ataması yapılmamış ve norm fazlası durumuna düşürülmüştür. Proje okulu atamaları geçmiş yıllarda olduğu gibi şeffaflıktan uzak ve liyakat ilkesini hiçe sayan bir anlayışla gerçekleştirilmiştir. Proje okullarına yapılan atamalarda süreç; somut, ölçülebilir ve nesnel hiçbir kritere dayanmamakta; tamamen siyasi ve idari takdirle şekillenmektedir.
Bakanlık; herhangi bir kriter ilanı yapmadan, kıdem, hizmet puanı ya da mesleki yeterlilik gibi objektif göstergelere bakmadan, istediği öğretmeni ya da eğitim yöneticisini proje okullarına atayabilmektedir. Bu uygulama, yıllardır eğitimde adalet ve hakkaniyet duygusunu ciddi anlamda zedelemekte; emek, birikim ve mesleki yetkinlik yok sayılmaktadır.
Proje okullarında çalışan ve yeniden atamaları yapılmayan öğretmenlerin büyük çoğunluğu yıllarını eğitime adamış, binlerce öğrencinin hayatına olumlu anlamda dokunmuş, deneyimli ve birikimli eğitimcilerdir. Kamusal eğitimde asıl ihtiyaç duyulan da mesleki birikimin genç kuşaklara aktarılmasıdır. Lise öğrencilerinin öğretmenlerine sahip çıkmak için yaygın ve kitlesel eylemler yapmaları, bu arkadaşlarımızın nitelikleri konusunda tartışmaya yer bırakmamaktadır.
Öğretmen atamaları ve yönetici görevlendirmeleri şeffaflık, denetlenebilirlik ve liyakat esasları temel alınarak somut ölçütlere bağlanmalı; mesleki deneyim, hizmet puanı,akademik yeterlilik gibi kriterler esas alınarak proje okullarındaki keyfi uygulamalara son verilmelidir. Proje okullarına yapılan atamalar iptal edilmeli, öğretmenlerin yer değiştirme hakları proje okulları ile sınırlandırılmadan genel tayin sistemi içinde değerlendirilmelidir.
Eğitim Sen olarak bu adaletsizliğe karşı hukuki süreci sonuna kadar sürdüreceğimiz bilinmelidir. Proje okullarında gerçekleştirilen tasfiyeye karşı çıkıyor, meslektaşlarımızın ve onlara sahip çıkan öğrencilerin yanında olmayı sürdüreceğimizin bilinmesini istiyoruz. Tüm eğitim emekçilerini bu haksız ve hukuksuz uygulamaya karşı birlikte mücadeleye davet ediyoruz" ifadelerine yer verildi.
Proje değil, adalet istiyoruz!
Karaman Eğitim-İş Sendikası tarafından yapılan açıklamada, “Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu felsefesi, ne yazık ki özellikle son 20 yıldır sistemli bir biçimde tasfiye edilmektedir. Bugün geldiğimiz noktada, kamusal eğitim ideali yerle bir edilmiş, Millî Eğitim Bakanlığı anayasal sorumluluğu olan eğitimde fırsat eşitliğini sağlama görevini açıkça reddetmeye başlamıştır. Bu ret, uygulamada da kendisini göstermektedir. Bunun en somut örneği ise "proje okulları" adı altında sürdürülen politikadır.
2014 yılında, dönemin Bakanı Nabi Avcı tarafından 44 okulda başlatılan ve başlangıçta “ulusal ve uluslararası projelerin yürütüleceği özel okullar” şeklinde sunulan bu model, bugün itibariyle 2318 okula ulaşmış, kapsamı büyütülmüş ancak içeriği saptırılmıştır. Proje okulları adı altında yapılan şey, açıkça eşitsizliğin kurumsallaştırılması, eğitimde liyakatin ve yerleşik kültürlerin tahrip edilmesidir.
Bu sürecin mimarı, bugünün Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in, 2014 yılında, dönemin müsteşarıyken söylediği şu sözler bugün yaşadıklarımızın habercisiydi:
“Mevzuatlar bize engel oluyor. Ama biz siyasi iradeyle hareket ediyoruz. Mevzuatlara rağmen bildiğimizi yapacağız.”
Bugün öğretmenler kıyıma uğruyor, sürgün ediliyor. Okulların yıllardır oluşan iklimi darmadağın ediliyor. Öğrencilerin sınav arifesinde öğretmenlerinden koparılması, eğitimde istikrarı yok ediyor. Bu bir proje değil, bir tasfiye operasyonudur.
Bu itiraf, aslında bütün bu sürecin siyasi ve ideolojik bir projenin ürünü olduğunu göstermektedir. Proje okulları uygulaması ile bakan, 80 bine yakın öğretmeni doğrudan kendisi seçme ve atama yetkisini elinde toplamaktadır. Yani artık öğretmenlerin bilgi birikimi, başarı belgesi, akademik unvanı ya da hizmet puanı değil; bakanın onayı belirleyicidir. Bu da mülakat düzeninin öğretmen atamalarındaki yeni biçimidir.
Kırk yıllık bir öğretmeni, yıllarını eğitime ve öğrencilerine adamış bir insanı, tek bir yazıyla, tek bir imzayla görevden almak kolay. Ama onun öğrencilerinin yüreğinde bıraktığı izi, düşünce dünyasında açtığı kapıları, hayata dokunuşunu silmek imkânsız. Gerçek öğretmen, sınıflarda sadece ders anlatmaz; geleceği şekillendirir, inşa eder.
Bugün sistemli bir şekilde görevden uzaklaştırılan o öğretmenler, aslında Cumhuriyet’in devrimci eğitim mirasını temsil ediyor. Ve artık çok açıktır ki, yavaş yavaş aşındırdıkları Cumhuriyet’in en derin, en hayati damarına ulaştılar: Eğitime.
Çünkü biliyorlar ki Cumhuriyet’i yıkmanın en kestirme yolu, onu var eden eğitim devrimini yok etmektir. Köy Enstitülerinden bugüne taşınan ilerici eğitim anlayışını tasfiye etmek; özgür, eşit, laik bir toplum idealinden vazgeçmek demektir.
Buradan hem Milli Eğitim Bakanlığı’na hem siyasi iktidara sesleniyoruz:
Tüm öğretmenler için eşit ve adil atama sistemi istiyoruz!
Tüm öğrenciler için eşit ve nitelikli eğitim hakkı istiyoruz!
Öğretmenlerin sürgünle terbiye edilmediği, eğitimde liyakat ve hukuk ilkesinin esas alındığı bir sistem istiyoruz!
Eğitim-İş olarak biz, hiçbir öğretmenimizin yalnız olmadığını bir kez daha hatırlatıyor, bu hukuksuz atamalara karşı her türlü yasal mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğimizi kamuoyuna ilan ediyoruz.
Proje değil, adalet istiyoruz!
Bu adaletsizliğe karşı yalnız biz değil, halk da sessiz kalmıyor. Ülkenin dört bir yanındaki birçok köklü okulda, öğrenciler ve mezunlar, yıllarını eğitime vermiş öğretmenlerine sahip çıkmak için eylemler başlatmıştır.
Gençlerimiz, kendilerine ışık tutan öğretmenlerinin yanında durarak yalnızca bir hak ihlaline değil; Cumhuriyet’in eğitim anlayışına da sahip çıktıklarını haykırmaktadır. Bu dayanışma, karanlığa karşı yanan umut ateşidir. Ve biz o ateşi birlikte büyüteceğiz.
Bugün yüzlerce öğretmenimiz, yıllardır görev yaptığı, kültürüne katkı sunduğu, öğrencileriyle aile gibi olduğu okullardan gereksizce sürülmektedir. Bu sadece hukuka aykırı değil, aynı zamanda eğitimin ruhuna, okul kültürüne, öğrenci-öğretmen ilişkisine ihanettir.
Şimdi soruyoruz:
Öğretmenin okulundan alınmasının objektif gerekçesi nedir?
Yıllarca görev yapan, başarı belgesiyle ödüllendirilen, yüksek lisans ve doktora sahibi öğretmenler hangi kriterle yetersiz görülmüştür?
Yerlerine atanacak kişilerin liyakatini kim ve neye göre belirlemiştir?
Aynı okulda yıllarca çalışan öğretmenleri bir gecede sürgün etmek hangi pedagojiye, hangi hukuk devletine, hangi kamu vicdanına sığar?
Devlet memurluğu, siyasi iktidara göre değil; anayasaya ve yasalara göre görev yapma sorumluluğudur. Bugün proje okulları aracılığıyla yapılan şey, bu güvenceyi ortadan kaldırmak, öğretmenleri itaate zorlamaktır.
Eğitim-İş olarak bir kez daha altını çiziyoruz: “Proje okulu” adı altında yürütülen bu uygulama, bir okul geliştirme projesi değil; siyasi iktidarın kendi memurunu, kendi neslini ve kendi toplumunu yaratma projesidir.
Köklü okulların emekle, alın teriyle, yılların birikimiyle yetiştirdiği öğretmenler bir bir tasfiye ediliyor. Bu sadece bir personel değişimi değil; bir hafızanın, bir kültürün, birikimin ve Cumhuriyet’in eğitim anlayışının sistemli biçimde tasfiyesidir.
Neden mi? Çünkü onların hedefi açık: Liyakatsizliği teşvik ederek biat eden kadrolar yaratmak, düşünmeyen nesiller yetiştirerek sorgulama kültürünü ortadan kaldırmak, Cumhuriyet’in temelini oluşturan laik, bilimsel ve kamusal eğitimi çökertmek.” ifadeleri yer aldı.