Ramazan ayında beslenme düzeni, sahur ve iftar olmak üzere iki ana öğüne göre şekillenir. Sahuru atlamak, gün boyu aç kalacak olan vücut için önemli bir enerji kaynağından mahrum kalmak anlamına gelir. Uzun süren açlık sürecinde vücut, gerekli besin ve sıvı ihtiyacını karşılamakta zorlanabilir.

Sahur, gün boyunca kan şekerinin dengede kalmasına ve halsizlik, baş ağrısı gibi sorunların önlenmesine yardımcı olur. Sahursuz oruç tutmak, özellikle sıcak havalarda ve uzun süren açlıklarda susuzluk hissini artırabilir ve metabolizmayı yavaşlatabilir. Bu nedenle, sahura kalkarak protein, lif ve sağlıklı yağ içeren besinler tüketmek, gün boyu daha enerjik kalmayı sağlar.

Sahur yapmadan oruç tutulduğunda, vücut uzun süre aç kalacağı için iftarda daha hızlı yemek yeme eğilimi artabilir. Bu da sindirim problemlerine, kan şekerinde ani yükselmelere ve mide rahatsızlıklarına yol açabilir. Daha dengeli bir oruç süreci için sahur yapmak, vücuda gerekli besin öğelerini kazandırmak açısından oldukça önemlidir.

İftardan sonra sahura kadar geçen sürede ara öğünler yaparak sıvı alımını artırmak ve besin çeşitliliğini sağlamak da gün içinde oluşabilecek olumsuz etkileri azaltmaya yardımcı olur. Bu nedenle sahuru atlamamak, sağlıklı ve dengeli bir oruç süreci için önerilen bir beslenme düzenidir.

Sahur yemeği, oruç tutacak kişilerin imsak vaktinden önce gece yedikleri yemektir. Hz. Peygamber (s.a.s.) sahura kalkmış ve bunu ümmetine de tavsiye etmiştir (Buhârî, Savm, 19-20 [1921, 1923]; Müslim, Sıyâm, 45-47 [1095-1097]).

Arçelik buzdolabında resetleme nasıl olur? Arçelik buzdolabında resetleme nasıl olur?

Resûl-i Ekrem (s.a.s.), sahur yemeğinde "bereket" (Buhârî, Savm, 20 [1923]; Müslim, Sıyâm, 45 [1095]) olduğunu ifade etmiş ve sahur yemeğinin, Müslümanların orucu ile Ehl-i kitabın orucu arasındaki en önemli farklardan biri olduğunu belirtmiştir (Müslim, Sıyâm, 46 [1096]). Onun sahurla ilgili söz ve uygulamalarından hareketle fakihler, sahura kalkmanın ve sahuru geciktirmenin sünnet olduğunu söylemişlerdir (Kâsânî, Bedâî', 2/105).

Kaynak: MEHMET İNCEKARA