Oturduğum evde eskiden maliye memurları otururlarmış. Üç odalı, yer tahtaları mürekkep lekeli, iki odasının damı akan, tek katlı, tavanı kamışla örtülü, tavanın altı bezle kaplı bir viraneydi.

Tavandaki bez, yukarıdan akan toprakla yer yer sarkmış, fareler koşturdukça aşağıya toz akardı. Döşeme olduğundan yere serer, gece yattığında fareler bu kez sağa sola gider gelirlerdi. Yeraltında yaşayan kimi hayvanların depremi önceden sezdiklerini duyardım. Böyle bir günde deprem olmuş, 5000 kişi ölmüştü. Sarsıntıya biz de yakalanmıştık.

Öyle bir güz günü, çok uzaklardaki köylerden bir adamın maden bacasından aşağıya düşüp, öldüğü haberi geldi. Bu köyde işletilmesi durdurulmuş kömür madeni varmış. Ağanın kırklı yaşlardaki oğlu kaçan davarını yakalamak isterken düşüp ölmüş. Madende grizu gazi olduğu söyleniyordu. İlden balık adam istedik. Yoktu, aspiratör (emmeç) bir jeolog gönderildi.

Jeolog geveze, açık saçık fıkralar anlatan biriydi. Yanımıza kancalar da aldık. Git git bitmez yolda, hep yokuş çıktık. Benim evdeki fare koşuşturmaları da konu edildi.
Olay yerine geldiğimizde iki garip bir jandarma, köylüler bizi bekliyordu. Ağa telaşla çevremde dolaşıyor, ölünün otopsisinin yapılmadan kendisine teslim edilmesini istiyordu.

Kuyunun derinliği 10 metre kadar kadardı. İki metrelik genişlikteydi. Dipte zehirli gaz olup olmadığını bilmiyorduk. Bu nedenle aşağıya kimseyi indiremiyorduk. Jeolog bir çözüm bulduğunu söyledi, bir kedi bulunacak, boş bir teneke delikler açılıp, iple aşağıya sarkıtılacak, bir süre sonra yukarıya çıkartılacaktı. Ben 2 saate yakın aspiratörü çalıştırttım. Sonra tenekeye kediyi koyup, iple aşağıya indirdik. Sonra saat tuttuk. 10 dakika sonra teneke yukarıya çekildi. Kedi mosmor kesilip, ölmüştü.

Bu kez başka bir kedi bulundu. Emmeç 2 saate yakın, kuyuya hava bastı. Düzenek aşağıya salındı. Saat tutuldu. Düzenek yukarıya çekildi. Kedi canlıydı. Hemen azat ettik, hayvan yıldırım hızıyla uğursuz yerden kaçtı. İş cesedin çıkarılmasına geldi. 30 yaşlarında, okkalı sarkık bıyıklı bir adam gönüllü çıktı. Onu iplerle bağlattık. Sağlık aşağıya. O aşağıya inip cesedi omuzlarına alıp, tırmanarak, iple çekilerek yukarıya çıktı.

Kuyuyla ağanın köyünün arası iki üç kilometreydi ve ölünün yıkanması için kazanlarda su kaynatıldığı, dumandan anlaşılıyordu. Ağa oğlunu almak için bağırıp çağırıyor, kâh alttan alıyor, Kah tehdit içerikli sözler söylüyordu. Köylülerine “Hadi, dese yanmıştık. Bir oynamak geldi usuma.”

“Tamam, siz köye doğru gidin, ben ölüyle köye geleceğim” dedim, jandarma aracına ölüyü koyup, köye gider gibi yapıp, aracı döndürüp, onlardan epey ırakta olan köy camisine götürdüm. Orada yapılan incelemede adamın boynunun kırıldığı ve bu nedenle öldüğü belirlendi. Ölü gömme izin belgesini, jandarmaya verip, ayrıldık.
Kedinin ölümü belleğim de çakılı kaldı.