Geçtiğimiz günlerde Gülnar'da Çukurasma Obası'nda yerleşik Fatma Su ablamızın düzenlediği, 4 gece çadırda kalınan, Yörük Göçü Eşlik etkinliği gerçekleşip çok güzel anılar biriktirildi...
Yılın 4. ayı ortaları geçilirken yola koyulan Yörükler'in bu yolculuğu, Aydıncık, Silifke, Erdemli kıyılarından başlayıp, Mut, Gülnar, Ermenek, Taşkent, Hadim ilçeleri kırsalı geçilerek son bulur.
Çıkılan yayla damı düzlükler öyle soğuktur ki buralarda ağaç bile yetişmez. Yaklaşık 20 ile 30 gün arası süren bu yolculuğun, bir de onuncu ayda başlayacak geri dönüşü vardır.
Kışları ılıman olan Akdeniz kıyılarında yaklaşık 5 ay konaklayan bu Yörük obaları, çıkılan yolculukla varacakları Seydişehir, Karaman, Bozkır, Kazımkarabekir gibi Konya'nın güney çizgisine denk gelen ilçelerin kırsal alanlarına vararak buralarda yine yaklaşık 5 ay konaklamış olurlar.
Binlerce yıldır bir geleneğe dönüşen, çıkılan bu yolculukların ana nedeni, keçilerden oluşan sürünün sıcak günlere yakalanmaması, sürekli göç yolunda serinliği kovalamaları, ayrıca geride bıraktıkları o sıcakla birlikte çoraklaşacak olan toprak ile kuruyacak otluk alanlardan kaçmalarıdır. Sonuç olarak sürünün yiyeceği ot ile çalılıklardan oluşan besinin sağlıklı olması istenir.
Günümüzde Sarıkeçili ile Karakeçili otağların göçlerinin sürdüğü bu geleneği gözlemlemek için en uygun alan Aydıncık ile Silifke kıyılarıdır. Buradan kalkan Yörüklerin bir bölümü Gülnar ile Ermenek üzerinden Balkusan Obası dolayı geçilerek yayla düzlüklerine ulaşırken, kimi Yörük toplulukları ise Mut, Kozlar Yaylası, Sertavul Yaylası yolunu izler.
Yine günümüzün yenilenip değişen koşullarıyla birlikte taşıma araçları edinen Yörüklerin bir iki otağ dışında kalan büyük bölümü develerle göçü bırakmışlardır. Eskiden söz konusu ilçelerin kırsala yayılı obaları arasındaki göç yollarını kullanan bu Yörük Obaları, artık kamu kurumlarının belirteceği gün ile yolculuğa başlayıp yine kamu kurumlarının belirlediği araç yollarını kullanmak durumunda kalmışlardır. Yapılan bu düzenleme için ortaya konan gerekçe, kırsalda son 40 yılda yerleşik düzene geçen çoğu obanın tarlalarında tarımsal üretim yapıyor olması ile ormanlık alanlarda yeni dikilen ağaçların yapraklarının keçilerce yenmesinin önlenmesi olarak sunulmakta.
İlginç bir yaklaşım olarak ise son on yıllarda Yörükler'in göçünün sıkıştırıldığı bu alanlarda çok sayıda orman yangınının yaşanmasıdır. Burada toplumun dışarı alındığı alanların daha az güvenli olabileceği varsayımı güçlüdür. Buna bir diğer örnek eski çağ kalıntılarının bulunduğu alanlardan kırsal yaşamın arındırılıp buraların kaçak kazılar için uygun duruma gelmesi düşünülebilir. Bu konularda kamu yönetiminin binlerce yıllık gelenek olan Yörük göçünü el üstünde tutması beklenmelidir.
İşte bir yandan bu güzel geleneğe tanık olmak, bir yandan da bu köklü geleneğe eşlik etmek için Türkiye'nin dört bir yanından 20 kişinin gelip katıldığı, çadırlarda konaklamanın yapıldığı, toplamda yaklaşık 50 km yol yürünen, Gülnarlı Fatma Su'nun düzenlediği bu etkinlik bir bilincin ortaya konması ile sonuçlanmış oldu.
Önümüzdeki yıl daha geniş kapsamlı bir katılımla düzenlenmesi düşünülen bu etkinlikte, Fatma Su'nun titizlikle ortaya koyduğu kural, Yörük göçüne eşlik edilirken onların yaşam akışına bir aykırılık oluşturmamak, belirli bir aralıkla Yörük göçüne eşlik etmek oldu.
Fatma Su, Gülnar Çukurasma Obası'nda dedelerinden kalan bir tepe yamacında yaşadığı tek katlı evinin önünde çok sayıda Taşeli Yöresi ile Yörüklerin yaşamından izler taşıyan araç gereci sergilemekte, yamaca kendi elleriyle yaptığı üç ağaç evinde gelecek konuklarını ağırlamanın ön çalışmalarını yapmaktadır. Bir kadın olarak kırsal bölgede ortaya koyduğu bu güzel girişimine dışarıdan destek almadan örnek olan Fatma Su, yaptığı bu başarılı, özverili, gönüllü çalışmalarıyla gerçekten kutlanası, değerli bir kişilik...
Kendisine sevgilerimizi iletiyoruz...