1359 1359 yılında doğan Şeyh Bedreddin, eğitim çağına gelince Bursa'ya gelerek, Bursa kadısı Koca Mahmud efendiden, daha sonra da Konya'da Allame Feyzullah'dan dersler aldı. Buradan sonra ilk olarak Suriye'ye, sonrasında Kahire'ye gitti. Burada Mübarekşah Mantıkî'den ilahiyat, felsefe ve mantık okuyarak yüksek eğitimini tamamlamış ve bu arada Kahire'de inziva halinde yaşayan Hüseyin Ahlati'den de tasavvuf okudu. Onun emriyle Tebriz'e ve sonrasında Kazvin'e giderek Bâtınî inancını Kur’an ayetlerinin görünür anlamlarının dışında daha derinde gerçek anlamlarının bulunduğu inancı, ayetleri buna göre yorumlayan akıma da Batinilik, bu düşünceyi benimseyen kişiye de Batini denir ) öğrenerek Kahire'ye 1397'de Anadolu'ya döndü. Anadolu'ya geldiği zaman yerleşimleri dolaşarak tasavvufunu yaymaya başladı. Şeyh Bedreddin önce Karaman ve Germiyan Beyliklerinin topraklarına gitdi. Gittiği yerlerde tanınmaktadır. Buradan Menderes Vadisi boyunca ilerleyerek Aydın'a geldi. Menakıbname'ye göre yolu üzerindeki Nizar köyünde en önemli müritlerinden Börklüce Mustafa ile tanıştı. Daha sonra Tire üzerinden İzmir'e geçti. Bursa'ya yaptığı yolculuğu sırasında Sürme köyünde diğer önemli müridi Torlak Kemal ile tanıştı. Rumeli'ye geçerek Edirne'ye yerleşen Şeyh Bedreddin burada kendisini ziyarete gelenlerle görüşerek faaliyetlerini genişletti. Şeyh Bedreddin'in bu faaliyetleri Osmanlı Devleti'nin parçalanıp şehzadelerin birbirleriyle mücadele ettiği döneme denk geldi. Bilimi ve erdemi etrafta duyulmuş ve Edirne'de hükümdarlığını ilan etmiş olan Musa Çelebi tarafından 1411 yılında kazasker tayin edildi. Çelebi Mehmet, kardeşi Musa Çelebi karşısında galip gelip, 1413 yılında hükümdar olunca Şeyh Bedreddin kazaskerlik görevinden alındı, Bilim ve erdemine saygı duyulduğundan maaş bağlanarak İznik'te oturtuldu. Börklüce Mustafa, Aydın'da Osmanlı idaresinden memnun olmayan köylüleri ve yoksul dervişleri etrafına toplayarak isyan etti. İsyanın merkezi Karaburun Yarımadası oldu. İsyancıların sayısı, 4.000 kadardır. Bu isyanı bastırmak üzere harekete geçen Saruhan Beyinin ordusu bozguna uğradı. Bunun üzerine Sultan Çelebi Mehmed (I. Mehmed) oğlu Murat ile veziri Beyazıt Paşa'yı bölgeye yolladı. İsyan bastırıldı, isyancılar Börklüce Mustafa'nın gözü önünde kılıçtan geçirildiler. Börklüce Mustafa ise bir deve üzerinde çarmıha gerilerek öldürüldü ve şehirde dolaştırıldı.
Börklüce isyanıyla muhtemelen aynı zamanlarda, Manisa civarında Torlak Kemal liderliğinde bir isyan daha patladı. Daha küçük olan bu isyan da şiddetle bastırıldı ve isyancılar öldürüldü. Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal isyanlarının Bedreddin'in onayıyla gerçekleşip gerçekleşmediği belirsizdir. Ancak bu kişilerin Bedreddin'in müritleri olduğu konusunda tüm kaynaklar hemfikirdir. Bedreddin, Sinop limanından Rumeli'ye geçti ve Deliorman bölgesinde Alevi Türkmenlerin yoğun yaşadığı bölgelerdeki propaganda faaliyetleri yürüttü. Üzerine gönderilen Osmanlı kuvvetleri tarafından Şeyh Bedreddin yakalanarak Serez'e, padişah I. Mehmed'in huzuruna getirildi. I. Mehmed, Şeyh Bedreddin'in idamını infaz etmeden önce ulemaya danıştı ve fetva istedi. Alınan fetvadan sonra Şeyh Bedreddin 1420 yılında Serez Çarşısında İdam edildi. İslâm tasavvufu Vahdet-i Vücud okuluna mensup diğer mutasavvıfların etrafındaki tartışmaların bir benzeri Şeyh Bedreddin için de yapılmıştır. Kimileri kendisini bâtıl olarak, kimileri de büyük bir sûfî olarak görmüş, hatta eseri Varidat'a şerhler yazmışlardır. Ölümünden sonra eserlerinin birçoğu gizlenmiş veya kaybolmuştur. Menakıbnameye göre 48, başka kaynaklara göre 38 yapıtı vardır. Bazı yapıtlarının adı bilinmekle beraber günümüze ulaşmamıştır. En iyi incelenmiş yapıtı Varidat'tır.
“Şeyh Bedreddîn Hakkında Son Söz” kitabında Şaban Er, Şeyh Bedreddîn’in Ehl-i Sünnet Mezhebi’nde, kâmil ve mükemmel bir doğru yolu gösteren bir kılavuz (mürşid) olduğunu, kendisine isnâd edilen isyânla, sosyalist ideolojiyle, Osmanlı düşmanlığıyla alâkasının olmadığını ispatlamıştır. Şaban Er, bu eserini. Şeyh Bedreddîn hakkında (Börklüce Mustafa, Torlak Kemal ve konuyla ilgili olarak Baba İlyas ve Baba İshak da dâhil) yazılmış en ayrıntılı kitap olan, Arapça, Farsça, Osmanlı Türkçesi, Eski Yunanca, Latince 280 kadar kaynaktan, bu kaynakların orijinallerinden ve hatta Şeyh Bedreddîn’in el yazısıyla tashîh ettiği kendi eserlerinden tıpkıbasımlar yapılarak hazırlamıştır.
Şayh Bedreddin, önemli bir İslam bilginidir. İslam Hukuku hakkında önemli bir kişidir. Eserleri, yıllarca mahkemelerde hukuk kitabı olarak okutuldu. Materyalist bir filozoftur. Bunu Varidat-ı İlahiye adlı eserinde görmek mümkündür. Şeyh Bedreddin, “madde ezeli ve ebedidir” der. Bilim düzeyi ve dehası hakkından sadece Osmanlı Türkiye’sinin değil, yaşadığı çağda İslamların en seçkin ve en önemli bir bilim insanı olan Şeyh Bedreddin, Letaif-ül İsanat, Teshil ve Camiu’l Fusulin adlı eserler de yazmıştır.
Şeyh Bedreddin, felsefesini tasavvuftaki Vahdet-i Vücut ve doğatanrıcalık (pantheizme) dayandırır. Kıyamet ve ahret anlayışına göre; “cennet ve cehennem bu dünyadaki iyi ve kötü hareketlerin ruhlardaki acı ve tatlı tezahürleridir. Hakka doğru götüren her şey melek ve rahmandır ve aksine sürükleyen ve insanın damarlarında dolaşan kuvvetler ise şeytanidir,” der.
Müslümanlık, Hıristiyanlık Musevilik arasındaki farkların kalkmasını isteyen Şeyh Bedreddin, arazi ve malın da eşit olmasını ister ve böylece sosyalizmin altyapı düşüncelerini ortaya atar. Şeyh Bedreddin Olayı dini, siyasi ve kısmen de sosyal cepheli olup, Osmanlı tarihinde bu tür bir olaya daha rastlanmaz.