Ben, hep Karaman’ı
Sevdim…
Toroslar’dan esen ılık Günay rüzgarlarını,
Sıcak mevsimlerden gelen göçmen kuşlarını,
Ve güler yüzlü vefakar insanlarını,
Sevdim…
Karadağ’ın üzerinde toplaşan siyahlı beyazlı bulutlarını,
Dört bir köşesinde çağlayan sularını,
Ve bereketli siyaha çalan topraklarını,
Sevdim…
Baharla birlikte başağa duran mor ekinlerini,
Birbirlerine komşu engin duvarlı bahçelerini,
Ve akşamla gelen yağmur çileyişlerini,
Sevdim…
Kışları dizboyu yağan karlarını,
Yeşilli karalı üzümler veren bağlarını,
Ve boydan boya uzayan tozlu yollarını,
Sevdim…
Masallarla destanlarla süslenen kış gecelerini,
Sabaha karşı ötüşen ibibiklerini,
Ve çiçekler arasında uçuşan kırmızı kanatlı kelebeklerini,
Sevdim…
Ağaç dallarına konup kaybolan serçelerini,
Gecelerinin bitmez tükenmez sessizliğini,
Ve koyunların sürüler halinde evlere gelişlerini,
Sevdim…
Karadağ’ın eteklerinde özgürce koşuşturan yılkı atlarını,
Cami minarelerinde sabah makamında okunan sabah ezanlarını,
Ve kuş sesleri ve açan çiçeklerle gelen bahar aylarını,
Sevdim…
Okullarında cıvıldaşan çocuklarını,
Analarının arkasından koşturan kınalı kuzularını,
Ve güneşin erkenden doğduğu sabahlarını,
Sevdim…
Gönül dolusu sevgiler var da;
Kültür bitmiş, degerler bitmiş, doğa bitmiş,
Karaman’da