Anadolu Selçukluları döneminde Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşması için önemli çalışmalar ve katkıları olanların arasında yer alan Ahi Evren’in asıl adı, Ahi Hacce Nasir ü’d-din Mahmut iken Ahi Evren denilmesinin nedeni, bir hekim olması ve bu alanda yılanlar üzerinde çalışmalar yaparak, panzehir (serum) üretmesidir.
Evren, Türkçede yılan ve ejder demektir.
Türkmen çevreler, Ahi Hacce Nasir ü’d-din Mahmut iken Ahi Evren yani yılan ya da ejder Ahi diyorlardı.
Dağlarda yılan toplamaya çıkan Ahi Evren’in Anatomi bilimi ve Yılanlar Kitabı adlarını alan eserleri vardır.
Ünlü filozof ve tabip İbn-i Sina ile Fahru’d diner Razinin takipçisi olan Ahi Evren, Anadolu Selçukluları devrinin en güçlü bir fikir insanıdır. Bu nedenle “Danişmen-i Rumi” olarak anılmaktadır.
Ahi Evren, Anadolu Selçuklu Sultanı Alaü’d din Keykubat zamanında saraya mensup çocuklara ders veren saray öğretmeni yani “Lala” idi.
Ahi Evren II. Gıyasü’d-din Keyhüsrev iktidarı döneminde (1237-1245) Babailer Harekâtı ile ilişkisi bulunduğu gerekçesiyle beş yıl süre ile tutuklandı.
Sultan II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in ölümünden sonra çıkarılan genel af ile Ahi Evren tutukluluktan kurtuldu.
Sultan olan II. İzzü’d-din Keykavus, Ahi Evren’i vezir yaptı. 1247 yılında Şemsi Tebrizi’nin öldürülmesi Ahi Evren’in vezirliği döneminde oldu. Şemsi Tebrizi’nin öldürülmesinden sonra Ahi Evren ve Mevlana’nın oğlu Ala’üd-din Çelebi ile birlikte Kırşehir’e taşındılar.
II. İzzü’d-din Keykavus’un Anadolu’dan ayrılmasından sonra IV. Rüknü’d-din Kılıç Arslan ve etrafındakilerle birlikte, Alıncak Noyan’ın emrinde Anadolu’yu yönetmeye başladılar. Anadolu’nun çok farklı yörelerinde Ahi ve Türkmenler, bu yeni yönetime karşı çıktılar. Denizli Karaman, Çankırı, Ankara, Kırşehir, Aksaray ve uçlarda ayaklanmalar oldu.
Patlak veren bu isyanların en şiddetlisi de Kırşehir’de oldu. Bu isyanlar, Ahi Evren ve çevresindekiler tarafından yönetildiler. İsyancılar üzerine gönderilen Moğol asıllı ve Mevlana’nın müridi Emir Nurü’d-din Caca, Kırşehir’i aldıktan sonra isyancıları kılıçtan geçirdi. Bu sırada Ahi Evren ve Mevlana’nın oğlu Alaü’d-din Çelebi ile arkadaşları 1 Nisan 1261 tarihinde öldürüldüler.
1261 yılında, IV. Kılıç Arslan’ı ve onun yanında yer alan ümerayı iktidara getiren Moğollar, Mevlana’ya “Şeyu’r Rum” ( Bütün Anadolu’nun Şeyhi) unvanını
vererek, Anadolu’daki bütün şeyh ve müritlerin Mevlana’ya bağlanmaları mecburiyetini getirdiler.
Ahi Evren, Anadolu’da çokça tanınan ve bilinen Nasrettin Hoca’dır.
İnsanların kurtuluşa ve ebedi mutluluğa ulaşmaları için iki yol olduğunu belirten Ahi Evren, bunlardan birinin Peygamberlerin yolu (İman Yolu), diğerinin ise Akıl Yolu (Filozofların belirttikleri yol), olarak aktarır. (1)
(1)Prof. Dr. Mikail Bayram, Sosyal ve Siyasi Boyutlarıyla Ahi Evren-Mevlana Mücadelesi, 2020, s.241