İlkçağ’dan bu yana ve günümüzde Anadolu’da yaşamak, bir ölüm kalım mücadelesidir; sonuçta bu mücadeleyi kaybeden ve bedel olarak da yaralanan ve ölen hep Anadolu’da yaşayan halk olmuş ve olmaktadır.
Oğuzların yeni bir vatan oluşturmak üzere boylar halinde Anadolu’nun değişik yörelerine yerleşerek, yerli halkla karışıp kaynaşması ve burada yeni bir devlet kurmalarından kısa bir süre sonra;
1096 yılında Batı’dan güruhlar halinde gelen Haçlılar, Anadolu’yu boydan boya yakıp yıkarak ve önüne çıkan Türk, Ermeni, Rum, Müslüman ve Hıristiyan ayrımı yapmadan herkesi katlederek, Hatay’dan Anadolu topraklarını terk ederek, Suriye’ye geçtiler.
Bundan bir süre sonra 1243 yılında bu kez Moğollar Anadolu’ya Doğu’dan girdiler, merkezi devletin otoritesini yok ettiler ve halkı acımasız bir katliamdan geçirdiler.
Yine Doğu’dan 1402 yılında bu kez Timur Anadolu’ya girdi, Osmanlıyı mağlup etti; İzmir’e kadar olan yöreleri ve İzmir’i kedisine bağladı; yaktı, yıktı, öldürdü.
Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim, İran’daki Safeviler’e karşı yaptığı sefer sırasında Anadolu’da on binlerce insan öldürüldü.
Osmanlı Devleti’nin siyasi ve askeri olumsuzluklar yaşamaya başlaması ekonomik çöküntüsünü de beraberinde getirdi. Ekonomik çöküntü altında kıvranan halk isyan etti ve ayaklandı. Bu isyan Celali İsyanları adını alır.
Celali İsyanlarını bastırmak üzere Anadolu’ya geçen Osmanlı devlet adamları, ellerine geçirdikleri suçlu ya da suçsuz kim olursa olsun; başlarını gövdelerinden ayırarak, bu başları kazdıkları kuyulara doldurdular.
Anadolu insanının kemiklerini Macar ovalarında, Afrika çöllerinde, İran ve Kafkas bozkırlarında bırakan Osmanlı bu kez; Sarıkamış’ta on binlerce insanın donmuş kemiklerini Allahüekber Dağlarında; yüz binlerce insanın kemiklerini de Çanakkale’de Anafartalar, Conkbayırı, Kireç Tepesinde bıraktı.
1915 yılında çıkarılan Tehcir Yasası nedeniyle göçe zorlanan Anadolu Ermenilerinin göçleri sırasında oluşan kargaşalar nedeniyle yüz binlerce Türk, Kürt ve Ermeni yaşamını yitirdi
Emperyalizme karşı Anadolu’daki Kurtuluş Savaşı’nda dişiyle tırnağıyla savaşan binlerce insan canını kaybetti.
1 Mayıs1977 yılında, Taksim Meydanı’nda katliama uğrayan onlarca insan hayatını kaybetti.
1977 yılında, İstanbul üniversitesinden çıktıkları sırada üzerelerine atılan bombalar sonucu onlarca öğrencimiz yaşamlarını yitirdi.
1978 yılında, Çorum ve Kahramanmaraş’ta çıkan olaylar sonucu onlarca insan yaşamını yitirdi.
12 Eylül 1980 askeri darbesinin öncesi ve sonrası binlerce masum Anadolu insanı yaşamını kaybetti.
PKK terörü nedeniyle binlerce Kürt ve Türk insanı yaşamını kaybetti.
Faili meçhul cinayetler nedeniyle; onlarca aydın, yazar, gazeteci ve yüzlerce vatandaş yaşamını kaybetti.
Sivas’ta onlarca can yakıldı.
Uludere ve Reyhanlı’da onlarca insan yaşamını kaybetti.
Soma ve Ermenek’te onlarca insan toprak altında can verdi.
Binlerce kadınımız cinayetlere kurban edildi.
Şimdi ben:
Yeter artık diyorum; bu güzel ülkede güzel insanlar ölmesin istiyorum.
Ve yine ben;
Ölmek ve öldürmek değil; yaşamak ve yaşatmak istiyorum,
Ötekileştirme ve ötekileşme değil; bir ve beraber olmak istiyorum,
Bir arada, barış içinde ve kardeşçe yaşamak istiyorum,
Hurafelere değil, bilime inanmak istiyorum,
Dindar nesiller değil, insan nesiller yetiştirilmesini istiyorum,
Kişilerin değil, hukukun egemen olmasını istiyorum,
Kişilere bağımlı olmak değil, her alanda zenginleşelim istiyorum,
Üretmek ve halkça bölüşmek istiyorum,
Yalan, dolan, yolsuzluk, hırsızlık değil; adalet istiyorum,
Bilgi Çağına girdiğimiz günümüzde, yeni bir çağdaş anlayışın yönetime egemen olmasını istiyorum…