Sıkça çıktığım düşünce yolculuklarında siyaset duraklarına da uğrarım. Bu duraklarda, düşüncelerime yenileri katılır ve beraberinde bazı soruları getirir… Bunların başında da “Atatürk’ü Anladık mı”? sorusu gelir, her zaman.
İnönü-Bayar…
Ecevit-Demirel…
Çiller-Yılmaz…
Baykal-Erdoğan…
Erdoğan-Kılıçtaroğlu,
Aralarında kavgacı ve öfkeli siyasetler yaparak, toplumsal enerjiyi tüketeceklerine; uzlaşma siyaseti yaparak, toplumsal enerjiyi “Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak ve O’nu aşmak” vizyonu için kullansalardı…
Ayrıca, her on yılda askeri darbelerle ülke çalkalanıp, bir takım bilinmezliklere savrulmasaydı:
Silikon vadileri ve tek no parklar…
Bilim, sanat ve yüksek teknoloji…
Bilişim teknolojisinde yazılım ve donanım…
Uzay çalışmaları…
Nükleer silah yapımı…
Enerji kaynakları ve çevre…
Eğitim ve sağlık…
Üniversiteler ve öğrenciler…
Üniversitelerde bilimsel çalışmalar…
Toplumsal eğitim düzeyi…
Gelişmişlik sıralamasında Türkiye’nin yeri…
Yıllık kişi başına okunan kitap…
Günlük basılı yayın…
Okuma-yazma oranı…
Kişi başına düşen milli gelir…
Kamu ve özel kesimlerin borçları…
Tarikatlar ve cemaatler…
Basın özgürlüğü…
İnsan hakları…
Emek ve emeğe saygı…
Özgürlük, demokrasi ve demokratikleşme…
Hukukun üstünlüğü ve yasa hâkimiyeti…
Adalet dağılımı…
Toplumsal barış…
Bireyselleşme, kentleşme, modernleşme ve refah, konularının çıtaları hangi yüksekliklerde olurdu?
Atatürk ölümünün 83’üncü yılında anılırken, bu konularda acaba söyleyecek sözleri olanlar olacak mıdır?
Yoksa ülke ve toplum, durmadan Atatürk’e çatan, hat tini ve kendini bilmez bir takım şarlatan ve meczuba mı bırakılacaktır?
Cumhuriyetimizin kurucusu büyük insan Atatürk, seni ölümünün 83. üncü yılında; saygıyla, sevgiyle, minnetle, hasretle, şükranla ve rahmetle bir kez daha anıyorum…
Nur içinde yat Büyük ATATÜRK…