kgrthaber.com'un yazarlarından Ahmet Tek'in Karaman’ın İnsan Hazineleri (1) adlı yazısı sizlerle...
Çağdaş Derviş: Şadan Sezgin
Karaman’ın İnsan Hazineleri arasında ilk tanıtmaya çalışacağım kişi, bir yazar. O, bir kitap kurdu, düşünce adamı, inanç eri, kalem erbabı. Beyniyle kalbini birlikte kullanan bir gönül adamı. Karaman’ın kalemi güzel, zarif adamı. Rint olduğu için tanıyanı çok az.
Adı; Şadan Sezgin. Karaman’da bir kamu kuruluşunda memur. Üç çocuk babası. Şadan Sezgin’in yeni kitabı “Yol Yakınken” Beyan Yayınları’ndan çıktı. Henüz taslak halindeyken okumuştum. Yazar “Yol Yakınken”i imzalayıp göndereli üç ayı geçti. Kitabın tanıtım yazısı mübarek Ramazan ayına nasipmiş.
Şadan Sezgin’in kendine özgü yazım tarzı var. Zengin dağarcığı, kadim kültürün yükünü ve kokusunu taşıyan konular ve sözcüklerle dolu. Yalın cümleler kuruyor. Dolambaçlı yollara başvurmuyor. Mesajları net. Denemelerinde kimi kez Gökhan Özcan kimi kez Sezai Karakoç esintisi hissediliyor.
Prof. Dr. Sadettin Ökten, Nurettin Topçu, Ömer Sevinçgül, Rasim Özdenören, Kemal Sayar, İhsan Süreyya Sırma, İsmet Özel, Atasoy Müftüoğlu, Necip Fazıl Kısakürek, Savaş Barkçin, Bayram Karaçor, Nevzat Tarhan , Gökhan Özcan, Aliya İzzetbegoviç, Mustafa Kutlu onun birikiminin ve kaleminin arkasındaki isimler. Beslendiği kaynak mümbit, bereketli ve lezzetli. Denemelerinde bu isimlere sıklıkla gönderme var.
Yol Yakınken’i Ramazan’ın ilk günü, bir daha okudum. Kitap 240 sayfa, 7 bölüm. Deneme ağırlıklı. Denemeleri hikâye çağrışımlı. Özgün hikâyeler var; çarpıcı, yürek dağlayıcı, gerçek olaylardan aktarılmış. “Dönüşümün Kentseli”, “İhtiyar Teyzenin Çantasındaki Şeker”, “İki Koltuk”, “Eve Dönen Hacılar” onlarca hikâyeden birkaçının başlığı. Deneme ve hikâyelerinde imgelere yer vermiyor.
“Duyulmadan da Anlaşılan” başlıklı yazı adeta bir tasavvuf pirinin ruh derinliğinden süzülmüş. Şu cümleyi başka hangi babayiğit kurabilir:
“Münzevi hayat yaşadığım bu yerde size bir sır vereceğim! Kırk yıldır kabristanda olduğumu söylemiştim. Biliyorum; bu süre ati ise sizlere çok uzak, mazi ise dün gibi çok kısa bir zaman gelir. Bize göre bu süre her şartta kısacık bir andan ibaret.”
Yol Yakınken’deki hikâyeleri bir kalıba oturtmak mümkün değil. Modern ve olay hikâyeciliği iç içe geçmiş. Dili, anlatımı ve konuları özgün. Son yıllarda salgına dönüşen tekdüze öykü okumaktan bıkanlar için Şadan Sezgin yeni bir soluk. Referans aldığı kaynakları ve isimleri görmek için bile Yol Yakınken okunur.
“Kör Kuyudan Düşmek” hikâyesi bir memleket gerçeği. Hikâyeyi okurken Refik Halit Karay’ı hatırladım. Hikâyecilikte onun üstüne yok. Türkçeyi en iyi kullanan yazardır Refik Halit. Kör Kuyudan Düşmek öyküsündeki Fatma’nın dramını Refik Halit’ten okuduğumu sandım. Bu hikâye ile “Konya Gelini”ni okurken ağladım. Konya Gelini filme alınacak denli güçlü bir öykü. Keşke biraz çabayla roman olsaymış. Hikâyenin adı benim zihnimde “Cennet Çiçeği” olarak kaldı. Çünkü hikâyenin kahramanı fedakâr kadın, bir cennet çiçeği. Mekânı cennet olsun.
Ne hayatlar yaşanıyor. Ne yıldızlar yanıp sönüyor. Güncelin ucuzluğu, sosyal medyanın sıradanlığı ve lakaytlığımız, görmemiz gerekeni göstermemeyi beceriyor. Belki biz görmek istemiyoruz. Görmemek için başımızı başka yöne çeviriyoruz. Şadan Sezgin gibi rikkatli yazarlarımız emek vermese, bu hayatlardan haberimiz olmayacak, içsel yolculuklarımızdan mahrum kalacağız.
Yol Yakınken’de yer alan deneme ve hikâyelerin başlıklarından bazıları:
-Piyonun sessiz çığlığı
-Market kasa ayracının dökülen içi
-Self servisin acemisi
-Acabaların saltanatı
-Günah keçisinden yapılan kavurma
-Kendi fotoğrafını çeken cep telefonu
-Cici görünme çabası
-Geniş alana sıkışmak
-İdollerin raf ömrü
-Etli ekmeğe sıkılan ketçap
-Uykuda esnemek
-Kefenini beğenmeyen kız çocuğu
Kitaptan altını çizdiğim bazı cümleler: (Şadan Sezgin’in aforizmaları derinlikli. Her cümle onun kalitesinin tescili.)
-Nimetler bize nasıl bahşedilmişse, duygular da öyle…
-Ne kadar ince görünümlü kalın bir soru! Bir insan çocukluğunda mahrumiyet görüyorsa ya yoksul olmalı ya da yetim.
-Helale karışacak bir damla haram düştüğü yeri kirletir. Harama karışacak bin damla helal düştüğü yeri temizleyemez.
-“Ölümü unutmamız bize çok şey hatırlatacak.” dedi meczup ve şöyle devam etti sözüne: “İnşallah ölmeden evvel hatırlarız.”
-Görüneni gören görülüyor. Her şeyi gören görülmüyor.
-Aranan bahane bulunduğunda çözüm ne hisseder?
-Bu kadar insan yanılmış olabilir. Bu kadar insan yanıltılmış da olabilir.
-Çizgisini belirleyemeyen tavır sahibi olamaz. Tavrını koyamayan, tarafını ilan edemez.
-İnsan değişir. Doğru ve yanlış değişmez.
-Gönül rahatlatma seansı haline gelen eylemlerimiz vicdanımızı susturuyor.
-Doğruyu güçlüler, yanlışı zayıflar yaptığı zaman; doğruya doğru, yanlışa yanlış demek dünyanın en kolay işi oluyor. Risk yok, tehdit sıfır, itiraz cılız…
-Seviyenin düştüğü yerde tortular çoğalır, talaşlar her tarafa yayılır, nicelik geçer akçe olur.
-Merhametin en büyük düşmanı bencilliktir.
-İnsan, insana muhtaç. Sahip olduğu maddi imkânlarla böbürlenirken bile.
-Toprağa bedenin şeklinden farklı düşen gölge ne hisseder?
-Doğruya doğru demek yetmez, yanlışa da yanlış demek gerek.
-Haram para bu milletin beka sorunudur.
-Bırakın damaklar çatlasın! Ruhumuz çatlayıp midemize sızacağına…
-“Efendim, çalgı haram mıdır, değil midir?” diye sormuşlar bilgeye. Cevap hayli gariptir: “Seni senden çalan her şey haramdır.”
Şadan Sezgin’in Beyan Yayınları arasında çıkmış “Emanet” adlı denemeleri de okunmaya değer. Övünerek söyleyebilirim: Emanetin editörlüğünü yapmıştım.
Beyan Yayınları yeni isimlere fırsat veriyor ve harika bir iş yapıyor. Bu yazıyı yazmak için ara vermeden önce okuduğum eserlerden biri Cahit Zarifoğlu’nun “Yaşamak” adlı kitabıydı. Yıllar önce okuduğum kitabın 30. baskısını Beyan Yayınları yapmış. Kıymetli hocam İhsan Süreyya Sırma ile Prof. Dr. Yasin Aktay’ın eserleri de Beyan Yayınları’ndan. Beyan Yayınları merhum Muhammed Hamidullah’ın dev eserlerini de basıyor. Habertürk’teki yazılarını zevkle okuduğum ve ele aldığı konuları işleyiş tarzına gıpta ettiğim Muhsin Kızılkaya’nın “Yolun Bittiği Yerde” kitabı da Beyan Yayınlar’ndan.
Şadan Sezgin’in Yol Yakınken’ini “Ramazan ayında hangi kitabı okusam?” diye arayış içinde olan kitap kurtlarına özellikle öneririm. Tefekkür kelimesine aşina olan dostlar! Yol Yakınken’i okurken sadece zihninizin değil, kalbinizin kapılarının da sonuna kadar açıldığını hissedeceksiniz.
Karaman, “İnsan Hazineleri”ni ne vakit tanıyacak? Onların emeklerinden ne vakit haberi olacak? Şadan Sezgin adlı bir kalem ustasının, zamanımızın bir dervişinin Karaman’da yaşadığından kaç kişinin haberi var? Ya diğer Şadanlar…
Her dönemin Diyojen’leri olur. Her dönemin pırlantadan değerli adamları vardır. Yeter ki siz arayın. Aramaya niyetlendiğinizde onlar sizi bulur. Bayezid-i Bestami Hazretleri ne demiş: Hakikat aramakla bulunmaz, ancak bulanlar hep arayanlardır.
“Vefası olmayan bu dünyada insan yolcudur.” Varılacak yere eli boş gidilmez. Eli boş gidenle eli dolu gideni aynı karşılamazlar.
Vali Çiçekli’nin Dikkatine!
Bir dost “Karaman Valisi Mehmet Fatih Çiçekli’nin şehirde ziyaret etmediği, halini hatırını sormadığı kimse kalmamış. Maşallah. Yaman bir valiniz var” dedi. Gurur duydum. Dostumu tasdikledim.
Bu yazıyı yazarken aklıma geldi. Sayın Çiçekli, Karaman’da yaşayan yazar ve şairleri bir iftarda misafir etse ne hoş olur. Bugüne kadar Karaman’da böyle bir buluşma gerçekleşmedi. Davetliler imzalı kitaplarıyla gelirse, Sayın Çiçekli’nin kitaplığında zengin bir Karaman köşesi oluşur. İftarda çekilecek toplu fotoğraf ise Karaman tarihinde bir olur.
Sayın Çiçekli şimdiye kadar birçok ilke imza attı. Karasakal Hoca’dan İ. Rıfkı Boynukalın’a, Mustafa Turani’den Sami Özdağ’a, İbrahim Şaşma’dan Osman Nuri Koçak’a, Hasan Baran’dan M. Vehbi Uysal’a nice değerli yazar ve şairi bir araya getirse. Bekir Sıtkı Erdoğan başta olmak üzere vefat etmiş değerli insanlarımız da hayırla yad edilir.
Sayın Valim; önerimi dikkate alacağınıza inanıyorum. Harika bir iş yapmış olacaksınız. İnşallah, davetli listesi hazırlanırken gereken titizlik gösterilir. Cümle kuramayan, yazım kurallarından habersiz öyle çok yazar (!) var ki, onları Karaman’ın İnsan Hazineleri ile aynı masa etrafında buluşturmak hem davet sahibine yakışmaz hem kalem ustalarına haksızlık olur. KMÜ’nün ve Milli Eğitim’in değerli yazarları lütfen unutulmasın.
Günün Sözü: Marifet iltifata tabidir, müşterisiz meta zayidir.