Bir yılın özlenerek ve hasretle beklenen ayı olan mübarek Ramazan ayı sağ olan bütün müminlere ve insan alemine hayırlı olması dileğiyle ve de nice nice Ramazan aylarına erişmelerimiz arzusuyla yazıma başlayalım..

Eski yıllarda Ramazan ayı gelmeden önce ki en az 15 gün evvelinden birçok hazırlıklar ve etkinliklerle karşılanırdı. Şimdilerde artık o eski örf ve adetler yanında bazı özel olmasa da etkinlikler artık yok olmak üzeredir. Eski yıllardaki yaşam evlerimiz büyükçe bir ev bahçesi ana kapıdan en az 10 metre içerde ev halkının ikamet ettikleri tek katlı ve iki katlı ahşap evler onun az ilerisinde aşenesi evden biraz uzakta ahır ve samanlık ile tuvaletleri vardı. Bunun yanında ufak da olsa avlusunun bir köşesinde tavuk, hindi, ördek gibi hayvanlar beslendiği küçük de olsak kümesleri vardı. Aşağı yukarı bütün bu evlerdeki halkın elbette ki olmazsa olmazı ahırlarında inekleri, danaları ve de koyun keçileri vardı. Çünkü eski yıllarda insanlar bütün tüketimlerini kendi imkânları ve çalışmaları ile yapıyorlardı. Bir Kasap, manav ve büyük marketler yoktu. Küçük çapta bakkallar var idi işte bütün bu zorluklar olarak kabul edilen yıllarında insanoğlunda öyle bir ramazan karşılama sevgisi vardı ki hala gözlerimin önünden gitmiyor…
Eski yıllardaki Ramazan'a hazırlıklar her şeyden evvel bütün evlerde ev temizlikleri, ihtiyaç giderleri konu komşularla işbirliği yapılarak yapılırdı. Evlerin duvarla hep beyaz cilalanır, tahta olan yerler iyice silinir, fırçalanır, avlular temizlenir ve diğer bütün kısımlar tertemiz olarak hazırlanırdı ki bu da ramazan ayında yapılan çalışmanın da dinimizde temizliğin ne kadar önemli olduğu vurgulanırdı.
Eski yıllarda ramazan boyunca camilerimizde ve mescitlerimizde teravih namazları hatimli ve normal kılınırdı. Yatsı namazından önce cami ve mescitlerde selalar verilirdi. Birçok camilerde ve mescitlerde minareler olmadığı için toprak damlı yerlerde ve damlarında yuvak taşları vardı ve de onun üzerine çıkılarak mahalle çocukları, gençleri sıra ile selalar verirlerdi. Çoğu zaman mekanlarda aralarında kavgalarda olmazsa olmazdı.. Bütün bu olumsuz gibi görünen olayların hep tatlı yanı da kucaklaşılarak ezan vaktinde mahallenin bir büyüğü ve caminin imamının gelerek ezan okuması ile biterdi. Eski yıllarda birçok cami ve mescitlerde minareler yok idi. Ahşap minareler var idi bu ahşap minareler, camiler ve mescitler şunlardı; Kadirhane Cami, Yunus Emre Camii, Hoca Mahmut, Demirciler, Şabaniye, Külahçılar, Tolaman, Siyahser Mahallesi, Hasan Gazi, Baloğlu, Kır Mahalle, Cedit Mescidi, Koçakdede ve Halil Efendi Camileri gibi şimdilerde bütün hemen hemen hepsinde minareler yapıldı.
Eski yıllarda minaresi olan camilerimiz ise; Akpekke Camii, Nuhpaşa, Yeni Minare, Arapoğlu, Siyahser, Dikbasan, Kale Camileri idi.. Bütün bunları geride bırakalım da şu teravih namazlarındaki büyüklerimizin çocukların yaptıkları gürültüler görüşmelerini çok güzel bir şekilde selam verildikten sonra birer ikişer çocuklar arka saflardan alınıp büyükler yanlarına alarak hep beraber huşu içerisinde teravih namazları kılınırdı. Namazdan sonra da bazı camilerin ve mescitlerin bitişiklerinde odalar vardı. Oralarda ramazan boyunca cami cemaati otururlar hoş sohbetler ederlerdi.
O yıllarda sigara yasağı falan yok idi içilen sigara dumanları içerisinde ortada bir mangal içinde yanan sobadan çekilmiş ateş küllerle bürünmüş olarak üzerinde de kocaman bir çaydanlık ve de demlik bulunurdu. Mahalle halkının getirdiği çay ve şeker ile elde bulunan çay bardaklarında çaylarla doldurulup içilmesi sohbetlerinde dini sosyal ve hatta siyasi yönleriyle konuşulur ve de hiçbir tatsızlık olmaksızın ta ki davulcularla sokağa çıkıp sahura kalkmaları çağrısına kadar da devam ettiği günlerde olmuştur..
Burada kalalım dahası mı var elbette ki.. Hadi merakla bekleyelim der sizlerle sağlıklı ramazanlar dileğiyle hoşça kalın derim..