Çanakkale Savaşları, Osmanlı Devletinin, Birinci Dünya Savaşı içinde Anadolu topraklarında savaştığı, Boğazda deniz ve Gelibolu Yarımadası’nda da kara olmak üzere iki dönemli bir savaştır.
Birinci Dünya Savaşı, İngiltere ve Almanya arasındaki ekonomik yarıştan çıkmıştır.
Sanayileşmenin XIX. Yüzyıl içinde kazandığı yeni hız ve bunun sonucu olarak gelişen ve genişleyen sömürgecilik, diplomatik ilişkilerin alanını, Avrupa Kıtası’nın dışına çıkararak yeni kıtalara, Afrika ve Uzak Doğu’ya yaymıştır. Ayrıca büyük devletlerin ekonomik çıkar çatışmaları, karşılıklı siyasi rekabete ve uyuşmazlıklara neden olmuştur.
1871 yılında, siyasal birliğini sağlayan Almanya’nın, özellikle ekonomik alanda güçlenerek, dünya pazarlarını eline geçirme gayreti içinde olduğu görülür. Almanya’nın bu tutumu, diğer sanayi ülkelerini kuşkulandırmış ve ekonomik alanda İngiliz-Alman rekabeti, politik alanda da kendisini göstermiş olup, savaş kaçınılmaz bir duruma gelmiş ve 1914–1918 yılları arasında olmuştur.
Osmanlı Devleti’nin yönetim kadrosunda bulunan İttihat ve Terakki mensupları, bu savaşa girilirse; Mısır, Kıbrıs, Trablusgarp, Makedonya, Batı Trakya, Ege Adaları, Oniki ada gibi yörelerin elde edilebileceği öngörüşüyle, önce İtilaf Devletleri safında savaşa katılma girişimde bulundu, ancak olumsuz yanıt almaları karşısında bu kez Almanya’nın yanında, İtilaf Devletlerine karşı savaşa girdiler,
İtilaf Devletleri, Çanakkale Boğazını geçerek İstanbul’u ele geçirip, Osmanlı Devletini savaş dışında bırakmak, Balkanlardan Almanya’ya doğudan bir cephe daha açmak, Rusya’ya yardımda bulunmak, Rusya’nın ihtiyacı olan silah ve cephaneleri vererek, Rusya’dan da gıda maddeleri almak istiyorlardı. Ayrıca Boğazların ele geçirilmesi ile Süveyş Kanalı ve Hindistan yolu üzerindeki Osmanlı Devleti’nin baskısını kaldıracak, Balkan devletlerinin İtilaf Devletleri yanında yer almaları da böylece sağlanmış olacaktı.
Bu planın uygulanması için 1915 yılında İngiliz ve Fransız donanmaları saldırıya geçtiler. Ancak 18 Mart 1915’de, Boğazı zorla geçmeye çalıştılarsa da, ağır kayıplara uğradılar.
Bunun üzerine İtilaf Devletleri 25 Nisan 1915’de Gelibolu Yarımadasını işgal ederek Boğazlara egemen olma amacına yöneldiler. Bu kez, karşılarında Mustafa Kemal’i buldular. Çok çetin ve inatçı bir karşı koyma gücüyle yapılan savunma, düşman kuvvetlerine ilerleme olanağı vermedi. Bu çarpışmalar yoğunluklu olarak Anafartalar, Arı burnu ve Conkbayırı’nda geçti. Düşman, başarısızlığa uğraması sonucu 9 Ocak1916 tarihinde Gelibolu Yarımadasını boşaltarak geri çekilmeye başlamıştır
Bu savaşlar:
Türk toprakları üzerinde açılan bir cephede yapılan savunma savaşlarıdır. Türklerin yurtlarını savunmadaki azmi görülmüş olup, Türk yurdunun işgal edilemeyeceği kanıtlandı.
Askeri alanda Mustafa Kemal’in yeteneklerini Türk ve dünya kamuoyuna göstermiş ve Mustafa Kemal’i tanıttı.
Birinci Dünya Savaşını uzattı.
Rusya’da bir devrim oluşmasına neden oldu.
Yarım milyona yakın insanın hayatına mal oldu; bunların yüz bini şehit, yüz bini gazi olan Türk’tür.
Arkalarında eşlerini, nişanlılarını, milyonlarca çocuklarını ve milyonlarca kardeşlerini, ana ve babalarını bırakarak, vatan savunmasına koşan ve hayatını kaybeden iki yüz elli bin şehidimizin;
Eşleri dul, çocukları öksüz, anneleri, babaları ve kardeşleri yalnız kaldılar,
Tarlaları ekilemez, hayvanları beslenemez, zanaatları yapılamaz, kumaşları dokunamaz oldular,
Bağları üzümsüz, bahçeleri meyvesiz, dağları ormansız, ovaları otsuzlaştılar,
Toplumu genç kuşaksız, okulları öğrencisiz, kültürleri sahipsiz, bayramları sönük kaldılar,
Hele, hele bütün torunları, dedesiz kaldılar…
Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bütün şehitlerimizi ve gazilerimizi savaşın 107’inci yılı nedeniyle; sevgiyle, saygıyla, minnetle ve şükranla bir kez daha anıyorum…
Ruhları şad olsun…