Sanayinin beyin gücüne dayalı olarak geliştiği, bilginin meta durumuna geldiği ve bilgi mülkiyetinin oluştuğu günümüzde: eğitim, nicel ve nitel değişimlere uğramıştır.
Eğitim, okulların yanı sıra farklı ortamlarda da verilmeyi zorunlu kıldığından: her kişi ve kuruluşu yetkili ve sorumlu durumuna getirmiştir.
Çocukların hayata hazırlanmalarında: aile ve okul ortamları önceliği alırlar, çevre ise belirleyici değildir ancak önemlidir.
Çocuklar bilinci aileden alırlar. Okul, yol gösterici ve belli becerileri kazandırıcısıdır. Çevre, etkinliklerin ve kazanılan becerilerin uygulanma alanlarını oluşturur.
Aileler, çocuklarının yapmaları gerekenleri: zorlamak, dayatmak, korkutmak, kızmak ve emretmek gibi yaklaşımlarla değil, bilinç kazandırmakla sağlamaları durumunda olumlu sonuçlar alırlar.
Bilinçlendirme, her alanda ve her konuda olmalıdır. Bilinçlendirme, uzun zaman ve sabır isteyen bir uğraştır. Bunun ilk adımı, çocukları tanımaktır.
Çocuğun eğitiminde ve gelişiminde oyun, önemli bir etkinliktir. Bu nedenle aileler, çocuklarının oynamalarına fırsat vermeli, zaman, zaman da çocuklarıyla birlikte oynamalıdırlar.
Aileler, çocuklarının oyuncaklarını, yaş guruplarına göre seçerek ve çocuklarının yaş gruplarına uygun yaşlardaki çocuklarla birlikte bu oyuncaklarla oynamalarına zemin hazırlayarak: paylaşma ve sosyalleşme bilincini geliştirmiş olurlar.
Aileler, çocuklarının arkadaşlarıyla da ilgilerini esirgemeyip, birlikte gezme, alış-veriş yapma ve eğlenmeleri için izin vererek, çocuklarının kişilik kazanmalarına da katkıda bulunmuş olurlar.
Ailelerin, çocuklarını kardeşleri ya da arkadaşları ile kıyaslama yapmaları, çocuklarda psikolojik çöküntü yaratır ve çocuğun kendine güvenini ortadan kaldırır. Bu nedenle aileler, çocuklarının olumlu ya da olumsuz davranışlarını, çocuklarına yalnız bir ortamda ve yüzüne karşı bildirmeleri durumunda yapıcı bir etki yapacak ve olumlu sonuçlar alınmış olunacaktır.
Aileler, çocuklarına yerine getirebilecekleri vaatlerde bulunmalıdırlar ve yaptıkları vaatleri de yerine getirmelidirler. Zira yerine getirilmeyen vaatlerde bulunmak, çocukları yalancılığa yöneltmiş olur. Çocuklarda güven duygusunun gelişiminde: söylediğini yapmak ve de yaptığını söylemek çok önemli bir yer tutar.
Anneler, babalar, öğretmenler ve çevredeki sade vatandaşlar, kendilerinden sonra gelen kuşakları kendi ortamlarında tutmaya çalışırlar. Yeni kuşaklar ise, içinde bulundukları ortamdan kurtulmaya çalışırlar. Bu nedenle kuşaklar arasında sürekli bir çatışma kendisini gösterir.
Eğitim etkinliği, bu zemin üzerinden bakılıp, gerçekleştirilmesi durumunda: geleceğin yaşam koşulları oluşturulacak ve bu koşullarda yaşayacak insanlar yetiştirilmiş olacaktır.