Eski yıllarda Karaman ve köylerimizde kış hazırlıklarının yapıldığı ve de bunların iyi kötü temin edilmeleri hakkında evvelki yazımda eksikliği ile de olsa yazmıştım. Bugün de sizlere elimden geldiği, kalemin yazdığı ve hafızamda kalan birikintilerimle eski yıllardan Karaman’da kış gecelerinde neler yapılır ve nasıl geçirilir onları yazmak ve de yaşamın devam eden anılarıyla sizleri baş başa bırakıyorum. Bu yazılarımla belki de değişik düşünceleriniz olabilir ben bütün bunları saygıyla karşılıyorum ve memnun da oluyorum. Beni tenkit etmeniz ve de uyarılarda bulunmanız bana daha da güç kattığı gibi yazma hırsı da veriyor. Fazla dertleşmeden ve söylemlerden uzaklaşalım tabii ki şimdilik derim.

Kış geceleri uzun olduğu için Karaman’ımızın bazı mahalleleri gençlerinin olduğu kadar orta yaşlı kişilerinde bir toplu gece yaşantıları vardı. Küçük yaşımdan beri bu gruplar içinde çok bulundum ve de halen yapılması gereken gecelerde de bulunmak gayreti içerisindeyim sağlığım ve ömrüm yettiği müddet içinde eski yıllarımı yaşamlarımı hakiki olarak yazarak yaşam tarzımdır derim.

Hiçbir zaman masal hikaye duyum üzerine yazılarım yoktur. Her mahallede anlaşılabildikleri ve birbirlerinin şakalarını konuşmalarını hareketlerine katlanabilen arkadaş grupları vardı. Bu gruplar 15 veya ayda bir gün akşamları buluşurlar kış gecelerinin uzun olmasından istifade ederek günlük olaylar ve çalışmalarının yorgunluklarını giderdikleri gibi çeşitli oyunlar oynayarak hoşça bir gece geçirirlerdi.

Kış gecelerinin bütün yörelerde olduğu gibi nedense sıra geceleri adı altında yazılmakta ve söylenmektedir. Bu oynanan oyunlar Karamanımızda yıllarca gençler arasında bildiğim kadarıyla 15’ten fazla oyunlar oynanırdı. Her oyunun bir ebesi veya çavuşu olurdu. Elinde kalınca bükülmüş bez parçası “tura” tabir ettiğimiz koruyucusu bulunmaktadır. Toplantıda başlangıç olarak ebe turasıyla, gelen misafirleri kapıda karşılayarak avuç içlerine tur ile vurarak hoş geldiniz derdi. Karşılamadan sonra gecenin hoşbeş sohbetleri yanında ebe tekrar söze karışır ve misafirlerine tek tek sorar ne içersiniz? Kahve şekerli orta sade mi ve çay mı? der.

Siparişleri aldıktan sonra mutfağına gider ve siparişleri eksiksiz herkese ikramda bulunur, şikayetleri varsa alınırdı. Bütün bunların yanında da bir grup gecede oynanabilecekleri oyunlarının hazırlıklarını yaparken ebe dağıttığı çay ve kahvelerin fincanlarını ve bardaklarını toplamaya başlardı. Ama aması var işte o zaman İtirazlar ve bağrışmalar başlar, sebep mi? Kahve içenlere ebe avuç içlerine tura ile iki kere vurarak zahmeti zor masrafı çok olanın seviyorsun? Al hediyeni der. Çay içenlere de tek tura vurarak çay kahve faslı kapanırdı. Çok çeşitli oyunlardan bazılarının isimlerini yazayım sonra bir tanesinin nasıl oynandığını kısa öz olarak yazarız. Oyunlar;

1. Kabak yattığı kabak

2. Eşim eşim şaşkın eşim

3. Arı vız oyunu

4. Akarak kuşun yavrusu

 5. Aşık kimde

6. Ben kimim

7. Hacca giderken alınan siparişler

8. Benim gibi ol

9. Kalaycı

10. Kaldırım döşeme

11. Düdük kimde

12. Fincan yüzük oyunu

13. Zanaatkar ol

14. Arap geliyor

15. Nalbant oyunu

16. Hamallık oyunu

17. Terzide elbise provası

18. Şarkı yoğurt yemeği türküsü söylemleri

19. Tıp sessiz olmak oyunu

20. Körebe oyunu, gibi oyunlardan bir tanesi oynanırdı.

Bu oyunların özelliği de oynanan oyunun içinde oyuncularından mutlaka bu oyunu oynamasını hiç bilmeyen bir kişi seçilir oyuna dahil edilirdi ki özelliği o oyunun nasıl oynandığını yaptığı hatalarla yedi turalarla hatırlaması ve topluluğun gülüşleri ile bol bol alkışlarıydı. Bu kış gecesi eğlencelerine ev sahibinin diğer mahallelerden arkadaşları ve akrabaları da katılırlardı.

Oyunlar oynanırken ev sahibinin elbette ki bir çok ikramları da tabaklarda ve çeşitli kaplara konarak bölge bölge bırakılıp yanlarında mevsimlik olarak evde varsa karpuz, kavun ve yaş üzüm bunların yanında meyve olarak da elma, armut, portakal, mandalina, nar suyu, erik kurusu, leblebi, fıstık, fındık, ceviz de kuru incir, kuru kayısı, kavurga, buğday haşlaması, mısır göllesi, kuru üzüm, kestane gibi yiyeceklerde ikram edilirdi. O kadar tatlı gülüşmeler ve konuşmalar arasında ortamın zararsız devamını sağlayan ebe turacı sırasına oyunlarda hataların yapılmasındaki ceza olan faturaların vuruşu ve çıkardığı o sesler karşısındaki gülüşmeler alkışlar birleşir zevkin tadıydı.

Ben sizlere bu oyunlardan bir tanesini yazarak tanıtmak istiyorum kısa ve öz olarak “ Benim gibi ol” oyununda, oyun başlamadan önce  ebe olan kişi yani oyunu oynayacak olan şahıs o da dışında hazırlıklarını yapar ve içeriye aniden girer yüksek sesle benim gibi ol diyerek bir elinde tura, kılık kıyafeti ise şöyledir ceketinin bir kolu ters çevrilmiş boynunda bağlı bir başörtüsü bileklerin de bağlı kurdeleler bağrı açık içinde gömlek ve fanila atlet yok pantolonu da ters çevrilmiş ve bir bacağı başta ayağının birinden çorap var diğeri çıplak ağzında da yanmış sigara bulunuyordu.

Bu durumu gören herkes şaşkına döndü ve ebe elindeki tura ile içeride kim var ise sırayla yanlarına gelip tura vurarak çabuk benim gibi ol deyip başkasına türkü söyleyeyim herkesin çalsın oynasın ödeşelim der,  ve ebedi kabul eder. Bu topluluklarda elbette ki çalgı çengi gibi fasıl, faaliyetlerde sıra gecelerine yapılan bu oyun sıralarında yapılırdı. Daha ziyade bu müzik olayı bir noktada dinleme ve fasılların devamıdır. Gece geç saatlere kadar bütün güzellikler ile devam ederken bir düdük sesi gelir ne o? Diye sorulur ve ev sahibi yorgunluğun sonudur. Şimdi de arabası içilerek üzerinde mercimekli pilav ve tas yoğurdu yemece der.

Arabaşı çorbası içilirken kurnaz olan bir kişi arkadaşının hamur kaşığına vurarak hamur çorbaya düşer o da hemen onu yakalar ve derki bakın bu arabası hamurunu kaşığında tanıyor ben yakaladım allanması için yağlı dudaklarımla yanaklarından ceza olarak öpüyorum. Derken alkışlar, bravo sesleri muhabbet gecelerinin sonunda gelinmiş olduğuna neşeli olarak ayrılındır.