Bir yılın dört mevsimden oluştuğunu hepimiz bilmekteyiz. Yıllar yılı bu mevsim ayları ve günleri devam ederken son yıllarda teknolojinin ve de tabiatın değişimi ile neredeyse mevsimler yavaş yavaş birbirleri ile karışmak üzeredir.

Ama biz bu tabiat olaylarını ve varlıkların oluşumu ile yok oluşlarını artık sahibine bırakarak yine mevsimlere eski yıllara dönelim ve eski yıllarda kış ayı hazırlıkları nelerdi, neler yapılırdı ve etkileri nelerdi gibi konuları yazalım.
Eski yıllarda her mevsimin gelişi ile yapılan hazırlıkların en kalabalık ve telaşı, eziyeti ve imkanları zorlaştıran mevsim hazırlığı da kış ayı hazırlıklarıdır. Bu ayda ihtiyaç olan malzemeler, yiyecek ve giyecekler neler olabilirdi. Her şeyden önce yakacak olarak odun, kömür, olmazsa olmazı un, bulgur, peynir, tereyağı, zeytin, salça, pekmez, kuru bakliyatlar, sucuk, pastırma, kıyma kavurması, tarhana turşu, yeşil yaprak, kurutularak yapılan yeşil fasülye, patlıcan, dolma biber, bamya, kuru soğan, patates, erişte gibi yiyecekler yanında da giyecekler düşünülerek imkanlar nispetinde alınarak hazırlanırdı. Bu mevsimde okullara gideceklerin de ihtiyaçları kış gelmeden alınırdı.
Eksikleriyle de olsa ihtiyaç malzemelerini yazdık, bunların yapılışı, alımı ve birliktelikleri mahallede ve mahalle komşuluklarında nasıl yapılırdı. Onları yazma gayreti ile başlayayım. En önemlisi olan odun veya kömür meselesi eski yıllarca kömür sobaları olmadığı için daha ziyade odunların kalitelisi iyisinin yanında dayanıklı ve ısı vereni tercih edilirdi. Bunlar da meşe ve ardıç odunlarıdır. Çıra içinde çam odunun yağlı alanı da tutturmak içindi. Yıllar sonra taş kömürü ve kuzine dediğimiz soba türleri yapıldı ve kömür alımı yakılması başlamıştır.
Eski yıllarda evler çok büyük havlular, (hayat veya bahçe deriz) var, evler sokak kapılarından uzakta, tuvaletler evlerin dışında en az 5-8 metre uzağında, mutfaklar ise ayrı bir yapı ve mutfaktandır (ocak) olan bacalı yerler ise yine evin 4- 6 metre uzağında idi. Ayrıca avlu dediğimiz yerlerin bir köşesinde de hayvanların bulunduğu ve samanlıkların olduğu üstü topraklı damlarla kaplı olan bütün bu yapıtlar büyükçe bir avlu içerisindedir.
Böyle mekânlar şimdilerde ancak bazı ova köylerinde bulunmaktadır. Kış hazırlıklarının yapıldığı bu mekanlarda imece usulüyle sıra ile komşuların birleşerek bugün Ayşe hanımlar da yarın Öksüz Mehmetgil‘de diğer günlerde isimleri evvelce belli ve anlaşmalı olduğu gibi hanelerde yapılmaya başlanırdı. Bu toplu komşuların birleşimi ile yapılan işler salça kaynatma, pekmez kaynatma, erişte kesme, şebit ekmeği ve mayalı ekmeği yapılması yanında bazı evlerde de mısır hasadı yapılırdı. Mısır hasadı damlarda, ev havlularında kabukları ile kurutulduktan sonra konu komşu, çoluk çocuk hep beraber bu kuruyan mısırlar soyulur, mısırlar birbirlerine vurularak ve elle soyularak taneler ayıklanırdı. Bu çalışma daha ziyade akşamları olurdu, hem serin hem de hiç kimsenin işine engel olunmazdı. bu çalışmada şarkılar, türküler söylenir kişiler arasında şakalaşmalar ve oyunlarla hoş ve gülüşlü geceyle devam ederdi. Bu birliktelikte kişilere ücret ödenmez o akşam ev sahibi tarafından ikram edilen çay, kahve, ıhlamur, meyve ve sebzeler yanında bazı tatlı şeylerde verilirdi. Kişiler daha doğrusu komşular evlerine giderlerken ayıkladıkları mısır koçanlarını götürürler yakacak olarak kullanırlardı.
Kış yiyeceklerin bir tanesi de tarhana yapımıdır. Eski yıllarda bazı mahallelerde (Sakabaşı, Koçakdede, Hocamahmut,  Kırmahalle, Hisar ve Topucak) büyük bir yuvarlak kaya parçası, ortası tepeden oyulmuş şimdiki dibeklerin büyük şekli gibi bunların içerisinde yıkanmış kurutulmuş buğdaylar az miktarda konur ve tokmak dediğimiz ağırca yuvarlak toparlak gibi ve göbeğinde de geçirilmiş saplı bir araç ile iki kişi tarafından karşılıklı olarak dövülür ve yumuşatılırdı. Daha sonra bu olaylar diğer katkı maddeleri ile birleştirilerek yapılırdı. Bu zamanda da tarhana yapımı bol yapıldığı için fazla detaylarına girmeyeceğim.
Maddi gücü iyi veya kalabalık bir aile ise mutlaka sucuk, pastırma ve kıyma kavurması ile teneke ve de tulum peyniri yapmak mecburiyetinde idiler. Sizlere bu yiyeceklerin nasıl yapıldığını yazmıyorum. Nereden ve nasıl alınır onun kısa kısa bir özeti ile bilgilendirmek istedim. Teneke peynir yapımı işlemleri Mayıs ayı ile Temmuz ayının ilk haftası arasında yapılır ve köylerden gelen peynirler ise dağ köylerinden gelen peynirler eski odun ve buğday pazarına ova köylerinden gelen peynirler ise sebze hali ve Şamkapı meydanı ile Çınaraltı kahvesinin yanındaki küçük alanlar ve hanlarda satılırdı.
Sucuk, pastırma ve kıyma kavurması gibi yiyeceklerde ise imkanı olan ve kalabalık aileyle anlaşa bilen iki aile ortak koyun ve sığır kesilerek yapılırdı.  Bunların yapım ve çalışmaları, kurutmaları gibi işlemleri de daha ziyade fazla havalar soğumadan Eylül ayında yapılırdı. Yine yeşil fasulyeyi dileyerek, kırarak büyük kaputlara serilerek kurutulurdu. Dolma biber, patlıcan ve iri sivri biberlerde iplere dizilerek güneş gören yüksek yerlere Ağustos ayı içerisinde kurutulurdu. Bamya kurutulması pek nadir olurdu çünkü fazla yaş bamya eski yıllarda Karaman’a gelmezdi onun için kurutulmuş çiçek bamyalar alınırdı. Yeşil asma yaprakları da Mayıs ayı içerisinde pazarlar yani Odunpazarı ve Şamkapı’daki yerlerden alındığı gibi tanıdık köylülere de ayrıca sipariş edilir onların da haşlanarak kışın yaprak sarmalarında kullanılmak üzere hazırlanırdı.
Olmazsa olmazı olan un ve bulgur işlemleri de bir başka komşuluk yardımlaşması örneğidir. Buğdaylar bir kış o eve ne kadar ihtiyaç var ise o kadar alınırdı. Eve gelen bu buğdaylar Karamanımızın hemen hemen her mahallelerinde çürük su çeşmeleri yani Dere suyu vardı. Oralarda büyük leğenlerde yıkanır sonra evlerin damlarına ve hayatlarına serilen kaputlar üzerine serilir ve kurutmaya bırakılırdı. Ara sıra karıştırılır ve iyice kurutulduktan sonra çuvallara konularak at arabaları ile un değirmenleri‘ne götürülürdü. Değirmenler değişik günlerde un ve bulgur için çalışırdı. Kuruyan buğdaylar büyük kalaylı kazanlara konur su ilave edilerek o ocaklarda kaynatılarak yeniden yerlerdeki kaput bezler üzerine serilir günler sonra kurutulmuş olarak değirmenlere getirilerek öğütülür daha sonra rüzgârın iyi esti bir bölgeye giderek orada savrulur.  Eleklerden elenir ve kısımlara ayrılarak torbalara doldurulurdu. 
Diğer kışlık giyecekler ve ihtiyaç olan maddeler hazır olarak alınırdı. Bunlar kuru soğan, patates, kabuklu ceviz, kuru üzüm, iğde, fındık, mercimek, pirinç, zeytinyağı, gibi yiyeceklerde bütün bunların eski yıllarda soğuk hava ve buzdolapları olmadığı için her evin iyi veya kötü kilerleri vardı. Burası güneş görmez, soğuk yerlerde eski yıllarda soğukhava deposu olarak Elmedin Türbesi, (Koçakdede Mahallesi) yanında bulunan küçük bir tepenin içi di. Orası halen tümsek halinde duruyor oraya teneke peynir yapan Saadettin Yıldız, İbrahim Dölek, Muzaffer İnekçioğlu gibi peynirciler koyarlardı. Çok şeyleri belki eksik yazmış olabilirim. Yazımda eksikler elbette ki konuşma dilimdeki gibi olmuyor, sizlerden özür dileyerek yaşam hayatınızda sağlıklı yiyecekler ile yaşamanızı dilerim..