Karaman’a gideceğim gün gelmesini dört gözle beklemiştim. Geldim, umduklarını bulamadım. Herkes bir yerlere kavuşmuş, güneşin şiddetiyle de kimileri gölge aramış olmuş. Vah gibi iki yer buldum. Okulun Gazi Mustafa Kemal ilkokulu ve yadırgadığım adıyla Aktekke bahçesi. 

İlk günler okulumun bahçesine gittim arkadaşlarımla. Oturduğumuz sandalye ve masamsı yükseltiler, tam tamına yedi cüceler için yapılmıştı. Bir arkadaşımız yarım saat sonra “kıçım ağrıyor” dedi. O kıç yerine başka bir söz söyledi ya, neyse geçelim bir kalem. Dizlerimiz başladı yakınmaya. Bu sırada birileri geldi bahçeye. Onlara hemen adam gibi koltuklar yetiştirildi. Muzip bir arkadaş “onlar protokol, popoları rahat olsun isterler” dedi. O, böyle söyleyince protokol ne demek ben anlatayım dedim. 

Bu sözcük Yunanca’dan gelmektedir. “Proto: ilk, birinci ile “kolos” (popo) sözcüğünden oluşuyor. Birinci popo. Onların popoları (arkaları) korunaklı olmalıymış. Bizlerin ki varsın acırsa acısın.

Sonra her yer kapalı. Dımdızlak kaldık ortada. Kitaplığa giderim dedimse de o da olmadı. Kitaplık deyince Kayserilioğlu kitaplığının başına gelenler üzdü bu kez. Alavere dalavereyle yeni taşındığı yere gittim. Okunacak kitap, yok denecek kadar az. İçeride üç genç kız, bilgisayar izliyordu. Yanlış oldu, biri uyuyor ikisi de esniyordu. Okuma yeri cehennemden bir bölüm.

İki yerde de, bürokrasi ağırlığını gösteriyordu. Yakınmalarımız, kulak ardı yapılıyor, ne haliniz varsa görün deniyordu. Buraları bir esnaf işletse, hizmet daha iyi olurdu. Sizin anlayacağınız, benim anlatacağım şu dört bayram günü bana zehir oldu.