Osmanlı topraklarındaki 1878 sonrası Rumeli göçleri dediğimiz çok büyük hareketliliğin içinde Kırım Tatarları da vardı. Bu tarihten sonraki bir yüzyılı aşkın süre içinde Bulgaristan‘dan, Romanya’dan, Yunanistan’dan ve Makedonya’dan gelen muhacirler içinde Kırım Tatarları hep olmuş ve olmaya da devam etmektedir.
Türkiye’de bazı yerleşim yerlerinde Romanya veya Bulgaristan muhaciri (göçmeni) denenler arasında aslen Kırım tatarı olan pek çok göçmen vardır. Bir kısım Kırım Tatarına, örneğin Romanya üzerinden Anadolu’ya gelmiş olanlara “Romanya Tatarı”, “Bulgaristan Tatarı” dense de, bu algı doğru değildir. Türkiye’nin hemen hemen her yerinde Kırım muhacir/göçmenleri tarafından kurulmuş yerleşim yerleri vardır. Bunlardan biri de Karaman ilçesi olan Ayrancı’dır.
Üç kıtaya yayılmış geniş Osmanlı topraklarında din, ırk farklılıkları olduğu gibi, tarihleme yapmak için kullanılan takvim de; hicri, rumi, miladi olmak üzere üç çeşitti. Osmanlı İmparatorluğu ile Rus İmparatorluğu arasında yapılan savaşa ‘93 Harbi’ denmesinin nedeni bu çoklu takvimlerden rumi takvime göre 1293 yılında gerçekleşmesinden dolayıdır. Bu savaş sonrası binlerce insan yerinden yurdundan oldu, sığınma güdüsüyle Anadolu topraklarına yöneldi.
Göç kuru bir sözcük olarak kullanılsa da, değişik kuşakları kapsayan, günler, aylar süren, açlık, susuzluk, hastalıklarla, acılarla an an yaşanan bir süreçtir. Osmanlı devlet belgelerinde Anadolu’ya Göçerilen Tatarların bir bölümü Balıkesir’in Manyas ilçesine, 200 hanelik bir bölümü de 1902 yılında Karaman Ereğli arasında (Helimoğullarının toprakların bulunduğu) Divle, Orzala bölgesine yerleştirildi. Erken Bizans dönemi ören yerlerinin olduğu topraklardan hane başına 40 dekar arazi verildi, ayrıca demir yolu geçen bölüme yakın yerlere konut yapmak için de teşvikler sağlandı. Bu bölgenin halk tarafından bilinen adı “KAFİRLER ÖRENİ” dir.
KAFİRLER ÖRENİ, üzeri toprakla örtülü eski mimari yapı ve anıtsal eserlerin bulunduğu bir yerdir. Burada yapımı süren istasyon inşaatına yakın yere, 2 çift atlı arabanın geçebileceği genişlikte yolları olan çok düzgün, girintisi, çıkıntısı olmayan konutlar yapıldı. Kuşkusuz bu yapılar 2, 3 yılda tamamlanabildi. Bu süre içinde göçmenler ören yerlerinin inlerinde günlerini geçirdiler.
5 Ağustos 1903 tarihli Osmanlı belgesinde, 200 hanelik göçmenler için günde 972 kişilik ekmek dağıtımı yapıldığı tutanakta görülüyor. Tatarlar, geldikleri yerlerde yapılan çiftçilikten daha ileri ekip biçme görgü ve kültürüne sahiplerdi. Güneyden gelen suları (Saray-Höyükburun) arasında bentle sınırladılar. İnsan güç ve becerisiyle suya egemen olmak için bir çeşit baraj yaptılar. Bu nedenle bu su tutma setlerine ”DERBENT” adı verildi. .
Tatarlar, bahçecilik uygulaması yaptıkları bu topraklarda düzenli bahçe örnekleri ortaya çıkardılar ve ürün çeşitliliği ile dikkat çektiler. Yanlarında getirebildiklerini dikdikten sonra, aralarından bir grup (Alim Ağa, Yunusoğlu, Habiboğlu) Kırım’a gidip; safran, kampanya gibi farklı elma fidanları, beyaz, kırmızı kiraz, tokalıoğlu, irigöz v.b. gibi kayısı fidanları da getirdiler. Tahıl üretiminde ekip biçmede yerleşik kültürün bilmediği uygulamaları yaşama geçirdiler. Yerleşikler saban ve öküz ile ekin ekerken; Tatarlar atı pulluğun önüne koşarak gün içinde daha çok ekim yapabiliyor, tek veya çift atların çektiği arabalarla yol alabiliyorlardı. Bahçeler geçimlik ürün elde etme değil, ticari kazanç kapısı oluyordu.
Yerleşen Tatarlar, yakın komşuları Karamanlılara örnek olmuştu. Öküz ve onun çektiği sabandan daha verimli olan at ve pulluk daha geniş alanı daha az zaman da sürebiliyordu. Karaman ve köylerinde bu yöntemi bilmiyorlardı. O yıllarda Avrupa’da yapılan pulluk ve atla tarımı Karamanlılar Tatarlardan öğrendiler. Karaman ve köylerinde böyle bir uygulamayı çok toprağı olan ağa da, ortakçılık yapan köylü de bilmiyordu.
Tatarlar, Karaman çiftçilerine çok büyük bir yenilik daha getirdiler ki; o yılların çiftçileri için müthiş bir uygulamaydı. Adına ‘Kırım Makinası’ (kanatlı) denilen makineyi, orak ve tırpan (kosa) ile ekin biçenler hayranlık ve sevinçle kullanmaya başladılar. Az sayıda da olsa kullanmaya başlayanlar arasında babam Hacı Sami de vardı.
Tatarlar yeni yerlerine yerleşme telaşındayken, Karamanlılar Fisandon’dan köpürmeden, köprüleri yıkmadan akıp gelen dere ile Züğürtler Yaylası ile Karadeğirmen arasında iki koldan akan suyu yeşillikler yaratmak için kullanıyordu. Avrupalı gezginlerin 18. ve 19. Yüzyılda kurşun kalem, suluboya çizimleri ve Sultan Abdülhamit’in fotoğrafçısının 1889 yılında çektiği görüntülerle Karaman’ın doğasının o günlerdeki durumunu tanıyabiliyoruz.
Babam Tartanzade Hacı Sami, 1910 yılında İstanbul’a yerleşip dış alım - satım işleri yapıyor, Karaman’da kurduğu ilk Türk şirketi (kumpanya) ile de bu ürünleri pazarlıyordu. Halamızın kocası emekli müftü İbrahim Hulusi de cuma günleri Yıldız Camisinde padişaha namazında imamlık etmenin sağladığı olanakla saray bürokrasisiyle yakınlık kuruyordu. Saray veliahtlarıyla o günlerde ulaşılması zor süperpoze silahıyla av partilerine katılıp, Okmeydanı’nda yapılan ilk motosiklet tanıtım, deneme sürüşünde yer alıp, seçkin kişilerle dostluk kurup Başkentin nimetlerinden yararlanıyordu. Mısır çarşısının ilerisindeki toptancı hanlarında bulunan işyerinde, komşusu Zagoryan Efendinin Marsilya’ya yerleşmiş İzmirli Rum ve Ermeni tüccarlarla yazışmalarından yararlanıp, kurucusu fikir babası, (baba, hala oğlu ve kendi payıyla ağırlık hisse sahibi) olduğu Karaman Milli Bankası için on iki kasayı daha ucuz ve süreli ödeme ile alabiliyor.
Zagoryan Efendi, siyasal gelişmelerden tedirgin olduğu için, bugünkü Yeşilyurt-Bakırköy arasındaki tarlalarını ortak ekmek ya da uygun fiyatla Babamın satın almasında ısrarcı olduğu günleri yaşarken; Karaman’dan acı haber geliyor. On beş yaşında hacı arkadaşlığı yaptığı, iki kez belediye başkanlığı yapmış canı-ciğeri babası Tartanzade Hacı Emin efendinin vefatı ile İstanbul macerası bitiyor, Fatih Kıztaşı’nda bulunan ahşap konağın kapısına kilit vurulup Karaman’a dönülüyor. Tartanzade Hacı Sami, İki yılı aşkın Sadaretin kapısını aşındırarak kurucu yetkili olarak, OSMANLI topraklarında bir ilklerden olan Karaman Milli Bankasında yönetici olarak görev alıyor.
Günler geçiyor, “ölüm hak-miras helal”; üç erkek, üç kız kardeş birbirlerini yıpratmadan mirası bölüşüyorlar. Evin en büyüğü olarak baba ocağını tüttürmeyi görev addeden babam Hacı Sami, Karaman da istanbul’dan gelen mimarın çizdiği bodrumlu, iki katlı, her bir yanı kalem işi süslemeli, ahşap oymalarla donanımlı, son katın üst pencere camları vitray süslemeli konağı, kardeşlerinin payını vererek kendisi kullanıyor, onlara da konağın sokağında ayrı evler yaptırıyor. Tarla, dükkan ve son deve katarından develeri, koyun ve keçileri de üleşiyorlar.
Babam Hacı Sami, bankadaki görevinden ayrılıp ilk kurucusu olduğu ‘Kumpanyanın gelişimine güç veriyor. Kumpanyanın mal alış-satışlarını incelerken; Kafir Örenine/Derbente yerleşenlerin alış verişlerinin yüksek, ödemelerinin düzgün olduğu dikkatini çekiyor. Zaten geldiğinde onlara ilişkin yoğun söylentiler de, ilişki kurmasına zemin hazırlıyor. Tatarların çalışkanlıkları, üretim çeşitliliği, toprağı işleme ve demir tekerlekli at arabaları kullanmaları Karaman’daki söyleşilerin ana konusuymuş. Anlatıların başında, tarlanın yanında ‘Bahçe’ denen bir kavram öne çıkıyormuş. Ev halkının tüketiminden fazla kayısı, elma, kiraz ağacı dikilmesi ilgi çekiyormuş. Bunlar Karaman’da şehrin içinden geçen su boyunca söğüt, kavağın gölgesinde rast gele gelişen, yetişen ağaç olarak görülürmüş.
Babam Hacı Sami, Tatar topluluğun önderlerinden olan Alim Ağa ve Yunusoğlu‘yla yaptığı uzun sohbetler sonucu gene bir İLK’e yöneliyor. Tatarların bilgi ve görgülerinden yararlanarak Karaman ve çevresinde çok olan tarlalardan, Karadeğirmen’in hemen yanında bulunan 35 dekarlık tarlayı bahçe yapmaya karar veriyor. Bahçeyi, temeli taştan 1,1,5 metre üzeri dokuz ana kerpiç, üzeri kamış çelenle örtülü yüksek duvarla çeviriyor. Giriş için 4x5 metre ölçülerinde sundurmalı, kişi girişi olan bir kapı yerleştirilip, kapının yan tarafına 80x140 boyutlarında ‘binek taşı’ konduruluyor. Her meyve için bölüm ve sulama kolaylığı olan arklar yapılıp fidanlar dikiliyor. Özel bir bölüme fidan yetiştirme alanı bırakılıyor. Bahçe birkaç yıl içinde vaha gibi oluyor. Karaman’da ilkleri oluşturan Hacı Sami‘nin bu girişimi beklenenden çok ilgi görüyor. Ekabir ağa, eşraf takımı etrafını sararak bahçe ve bahçecilik üzerine gün batımlarına dek söyleşiyorlar. Kavurucu sıcaklarda eş, dost için ayrılmış olan adına “çayırlık” denilen bölüm konuksuz gün geçirmiyor.
Bahçenin bir statü kazandırması ve tarladan çok getiri elde etmesi bahçe yapma girişimlerini çoğaltıyor, bu kentte varsıllığın ve girişimciliğin somut göstergesi oluyor. Hacı Sami’nin iş ortaklarından halamızın oğlu Ahmet Öktem, diğer ortaklardan Hadizade, Topal Müftü de bahçeciler arasında yerini alıyor. Fidanlıkta özenle yetiştirilen fidanlar gereksinime yetişmez oluyor. Babamın bir girişimciliği hem saygınlığını artırdı hem de verdiği emeğinin karşılığı alınmış oldu. Belki de uzun yaşamasının bir nedeni de bu bahçe oldu. Ayrıca, toplumda var olan kerpiç ustalığı ve üretimi tavan yaptı. Fidan dikmede usta olanların yanında yerli ziraatçılar yetişmeye başladı. 1940’lı yıllarda yoğun emek harcanan ve karşılığı hem moral hem akçe olan bahçeler yirmilere ulaştı. İkinci dünya savaşı sıralarında kente göçen Gödet, Göves, Çatak köylüleri de bu kervana katıldılar. Özellikle Fisandon’dan gelen suyun akış yolunda epeyce bahçe yapıldı. Daha sonraları da yer altı sularından yararlanarak yeni bahçeler kuruldu.
1940-1945 yıllarına dek öz kaynakları elverişli, ağa , eşraf takımı bahçe yapımını sürdürdü. Siyasal iktidar tarımı, üretimi verimli konuma getirmek için teşvikler, önermeler yapmaya yöneldi. Bahçecilik yapacaklara ücretsiz fidanlar vermeye başladı. 1951-52 yıllarında teşvikleri genişletti. Yeni hükümetin Karaman’da önde gelen isimlerinden Kel Osman lakaplı (Osman Babaoğu), kardeşi Cafer Babaoğlu ve tarla sahibi Mehmet Gülcan’ı Göztepe yolunda verilen teşviklerden yararlanarak Kuyu açıp 60 dekarın üzerinde bahçe yaptı. Verim de elde etti. Bu yeni hükümete yakın okumuş insanlarda da coşkuyla hevesle girişimde bulundular, Çoğlu Yolu Yenişehir bölgesinde Uzman doktor Baha Bey ve doktor Armutlu güzel bahçeler meydana getirdiler. 1960 yılına dek bahçecilik böyle kısa bir tarihi oluştu.
Bahçecilerin birçoğu az emekle olabilenle yetindiler. Babam Hacı Sami ise daha yoğun emek ve bilgiyle verim ve çeşit artırma yönünde yaratıcı girişimler yaptı. 8x12 cm. boyutlarda her ağaca bir kod (numara)verip gelişimini izlerdi. BİR BİRİNE YAKIN AGAÇLARI KİMİ KEZ YARMA KİMİ KEZ KAKMA AŞI İLE aşılar ve sonuçları değerlendirirdi. Kayısıda ise; 70x110 cm kümes telleri takılı tezgene dediğimizin üzerine kayısıyı ortadan (yarar) çekirdeğini çıkarıp gün batımına dek güneşte kurutur, akşam da iki göz bir aralıktan oluşan istimhaneye koyar, aralık bölümünde bir teneke üzerine 30/40 gr. kükürt yanık bırakır, sabah gün yüzüne çıkartırdık. Bu yöntemi ikinci bir kişinin uygulaması olmadı. Bir diğer uygulama yerden 1,5-2.metre yükseklikte bir havuzda çekirdeği çıkartılmış kayısılar çizmeyle ezilir, tepsilere alınan kayısı eziği istimhanenin üzerindeki beton çatıda çerçöp-tozdan uzak beyaz kaput üzerine serilip ikinci günün sabahı pestil alınırdı. Bu iki yöntemi ilkel sanayi olarak o yıllarda uygulayan olmadı. Bahçemizin hiç kimsede olmayan bir diğer özelliği, 1928/1960 yılları arasında bir at arabasının yarısı boyutunda eşek veya katırın çektiği eşek arabası bahçenin demirbaşı idi. Sonbaharda hayvan gübresiyle gübrelen bahçenin her dizi için açılan su yolları baharla tartma ile her karışı elden özenle geçirilirdi. Karaman’da sanayi tipi ilk kez CENNET GİBİ BİR BAHÇE BÖYLE EMEKLE ORTAYA ÇIKTI.
1.Hacı Sami ( ilk büyük bahçe)
2.Karadeğirmen
3. Akkülah (Ömer)
4.Akkülah (Ağabeyi)
5.Kel Raşit
6. ?
7. ?
8. Çataklı Ali Aysan
9. Muharrem Gümüş
10. Hamoğlu
11. Osman Hicabi Tartanoğlu
12. Gümüş
13. Hamoğlu
14. Osman Hicabi
15. Zeyve (Türbe)
16.Mansur
17. İnekcioğlu
18. Hatipoğlu
19. Boynukalın
20. Farabi Özatalay
21. Ali Galip
22. Kayserilioğlu( Tarla)
23. Hacı Sami
24. Bağırsakcı
25. Kanaşın Cevdet
26. Ali Rıza Dağlı
27.Hatipoğlu
28.?
29. Muammer Baran
30. Sucular
31. Mısırlıoğlu
32.Yağlı Gayış
33.Emmi Oğlu
34.Demircioğlu